Dünya bilgi üreten ve üretemeyen toplumlar şeklinde hızla ayrışıyor. Bilgi üretenler ekonomide ve bilimde ileri gidiyor. Üretemeyenler ise her konuda geri kalıyor.
Amerika, Japonya, Almanya, İngiltere, Güney Kore, Çin ve Israil bilgi üreten topluma dönüştüler. Ürettikleri ürünün malzeme ve emek maliyeti giderek düşüyor. Tipik örnek, elinizdeki bilgisayardır. Bilgisayarın malzeme maliyeti, satış fiyatı içerisinde yüzde onu geçmiyor. Gerisi bilgidir.
Ekonomik açıdan bilgi ile üretilen mal ve hizmetler daha yüksek katma değer yaratıyor. İhracat ürünleri içerisindeki ağırlık oranı giderek düşüyor. Daha hafif ve daha pahalı ürün ihracatı sayesinde, ticaret hadleri lehe işliyor. Bilgide geri kalan toplumlar ekonomik artıklarını ileri toplumlara aktarıyor.
Bilgi ile üretilen ürünler komplike yapı taşıyor. Cahil toplumlar bu yapıyı anlamaktan acizler. Felaket buradan gelecektir. Zira, bilgi ile üretilen ürünün yaratacağı fayda yanında zararı hesaplanamıyor. Faydalı zannedilen ürün beraberinde zararlı sonuçlar getirebiliyor. 
Zarar ilişkisi bilinçli de yapılıyor olabilir. Nitekim genetiği ile oynanmış tohumlar verimli oluyor. Beraberinde hastalık taşıyabilir ve hastalığı tedavi etmek üzere yeni bir ilaca ihtiyaç duyulabilir. Bilgi toplumları, Tekel Karını elde etmek üzere bilgiyi kötüye kullanabilir.
Ufukta ilginç bir sonuç görünür oldu. Dünya'nın madde yapısının insana dönüşme kapasitesi sonlanıyor. Dünya daha fazla insan istemiyor. Doğum kontrolü gibi, dünya nüfusunun azaltılması yönünde çalışmalar 1950 li yıllarda başladı. Başarılı olamadı. Dünya nüfusu yarım asırda iki katına ulaştı.
Bilgi toplumları artan nüfusa çözüm arıyor. Hedef kitle cahil toplumlar olacak. Toplumun varlığını sürdürmesi bilgi toplumuna ulaşmaktan geçiyor. 
Türkiye bilgi toplumunun neresinde sorusuna kendiniz cevap verebilirsiniz. 
On binlerce ziraat mühendisine rağmen "genetiği ile oynanmış tohum" üretemiyoruz. İsrail'den satın alıyoruz. Bir gün İsrail bu tohumların içerisine insanlığa zarar vericileri koyabilir. Ticari amaçla koyduğunu yaşayarak öğreniyoruz.
Sol eliyle yemek yemenin şeytan işi olduğuna fetva veren kuruma, milli eğitimden daha fazla ödenek ayıran Türkiye'nin bilgi toplumuna ulaşması imkânsız görünüyor.
Bilgi toplumuna ulaşamayan toplumlar ya yok olacaklar, ya da köle olarak kalacaklardır.