İnsanın düşünce ve algı sistemi, somuttan, soyuta doğru gelişir. Homo sapiens (yaşayan insan soyu) olguları, önce beş duyu ile algılıyor. Sonra, algıladıklarına göre hayal kuruyor. İdealar geliştiriyor.

Cehennem fikri de, benzer yöntem ile gelişerek, insanın manevi alemine yerleşmiştir. Aslında Cehennem, Kudüsteki Gehinnom Vadisinin ismidir. Gehinnom isminin zamanla, Cehenneme dönüştüğü iddia ediliyor. Rivayete göre Gehinnom Vadisinde hiç sönmeyen bir ateş varmış. Bu ateş, oradan fışkıran doğal gazdan kaynaklanıyormuş.

Pagan toplumlar, günahlarından kurtulmak için, doğan ilk çocuklarını, buradaki ateşe atıyormuş. Pagan inancı öyle gelişmiş ki ''suç işleyen kolunu kes, Gehonnomdaki ateşe at, bütün vücudunun yanmasından daha iyidir'' deniliyormuş. Günah işleyen kol kesiliyor ve Gehinnom'daki ateşte yakılıyormuş.

Zamanla, doğal gazın kesildiği ve ateşin söndüğü tahmin ediliyor. Ateş kaybolduktan sonra, Gehinnom çukuruna idam edilenlerin ölüsü atılmaya başlanmış. Bu çukura atılan ölülerden pis kokular geliyor olması ve hastalık yayılmasın diye kükürtle yakılması, kötü bir manzarayı insanların algılamasına neden olmuş.

Görünen ve çirkin somut olguları algılama, insanın soyut dünyasında (hayal aleminde) Cehennem fikrinin yaratılmasına neden oluyor.

Fikir önce, semavi dinlerin ilki olan Yahudiliğie geçiyor. Her ne kadar Yahudilik bu dünya dini olarak kabul görmüş ise de, Babil Sürgününden sonra ''insanlarda korku yaratma kültü'' Yahudiliği de etkiliyor.

İnsanın kendi kendini ''cehennem korkusu ile yönetmesi ve dengelemesi'' fikri, Hıristiyanlıkta kabul görüyor. Gehınnom Vadisi unutuluyor. Yerine, günümüzdeki hayal aleminde var olan Cehennem fikri geçiyor.

Hıristiyan Papazlar, Engizisyon Mahkemeleri yoluyla, Cehennemi dünyada insanlara yaşattılar. Yaptıkları zulme, dini gerekçe olarak, hayal aleminde yaratılan Cehennem gösteriliyordu.

Cehennem fikrini Müslümanlık, daha önce yaygın inanca dönüşen Hıristiyanlıktan ödünç almıştır. Korku ile ''insanı dengeleme fikri'' tutarlılığını sürdürüyor.