Şimdi bu başlığı koyunca sakın şaşırmayın. Anlatacağım. Son zamanların bir olayı var. Milli iradenin isteğine aykırı olarak AKP adayı TBMM başkanı seçilmiştir. Bu seçim üzerine MHP grup başkan vekillerinden Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun söylediği o büyük cümleyi internet sitelerinden kopyalayarak alıyor ve yazıyorum: MHP’li Yusuf Halaçoğlu şu açıklamayı yaptı: ”Baykal’a destek verseydik ‘dinsiz partinin adayını seçtiler’ diyeceklerdi” Sayın Hocamız tarih profesörüdür. Yine İnternet sitelerinden aldığımız bilgiyi de sunarak yazımıza devam edelim.21 Eylül 1993'de Türk Tarih Kurumu Başkanlığı'na getirildi. Bu görevi 23 Temmuz 2008 tarihine kadar sürdürdü. 
Bu tarih profesörü kardeşimiz ayni zamanda demek istiyor ki: AKP lilere göre CHP dinsiz partidir. Baykal dinsiz partinin bir üyesidir. Baykal da dinsizdir. Biz Sayın Baykal’a destek verip TBMM başkanı olarak seçseydik AKP liler diyecekti ki MHP liler dinsiz bir partinin adayını desteklediler. İşte yanlış olan tarihi tersine çevirmeye çabalayan bir tarih tezi. Burada şunu da açıklayalım ki dinli dinsiz tartışması Müslüman veya Müslüman değil olarak anlamak gerekmektedir.
Şimdi gelelim bu sözün uzandığı yerlere.1600-1923 Arasında Türk milleti Müslümanlıktan uzaklaştırılmıştır. Hoppala demeyin bilerek aklım başımda yazıyorum. Bunu ben mi söylüyorum? Hayır. Bütün dünya söylüyor.  İstiklal marşımızın yazarı kimsenin Müslümanlığından namusundan ahlakından şüphe edemeyeceği Mehmet Akif Ersoy de söylüyor. Bakalım ne diyor? "Mısır'da on bir yıl kaldım. Fakat on bir saat daha kalsaydım çıldırırdım. Sana halisane bir fikrimi söyleyeyim mi: insanlık da Türkiye'de, milliyetçilik de Türkiye'de, Müslümanlık da Türkiye'de, hürriyetçilik de Türkiye'de Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemal'e versin!"
Şimdi gelelim Müslümanlığın ne olduğuna ne olmadığına. Müslümanlık Yüce Allah tarafından vahiy yolu ile gönderilen Kur’an’da yazıldığı gibidir. İlk emir “ OKU” dur. Oku emrinde okut emri de şüphesiz vardır. Oku Dünyayı anla ve Dünya Cenneti kur emridir ayni zamanda bu emir. Yüce Peygamberimiz Yüce Yaratanın vahiy yolu ile gönderdiği        “ OKU” emri ile yetinmemiş bu emirleri Hadis-i Şeriflerle açmıştır. Hadis-i Şerifleri, ise şunlardır.
Bilim Çin’de bile olsa gidin alın
Beşikten mezara bilim okuyun.
Biz Müslümanlar ilk zamanlarda bu Hadis-i Şerif’lere uyduk.  Endülüs’te devlet kurduk. Istanbul’u aldık Viyana kapılarına iki defa dayandık. Haçlılar baktılar ki Müslümanlar ele avuca sığmıyorlar. Bunlara Müslümanlıkta olmayan bir takım hurafeleri toplayarak yapay bir din uydurmak lazım. Uydurdular. Arakasından da “ Kur’an Türkçe’ye çevrilemez dualar Türkçe’ye çevrilemez dediler. Haçlılar ve çıkar vererek/ vadederek elde etikleri dahili bedhahlar 1600 da Gerçek Müslümanlığı elimizden almak için yola çıktılar.
Bu uzun bir hikayedir. Fatih Sultan Mehmet’in müslümanlığından şüphe eden var mı? Yoksa yazmaya devam edelim.
İstanbul kuşatmasında kullanılan bütün harp gemileri Osmanlı tersanelerinde inşa edilmiştir. Satın alınmış bir tek gemi bile yoktur
Istanbul’un kuşatılmasında gerekli toplar Osmanlı Dökümhanesinde dökülmüştür,
Istanbul’u feteden ordunun tüm subayları Osmanlı okullarında yetiştirilmiştir. Devletin/ imparatorluğun yönetiminde Denk bütçe ve laik eğitim uygulanmıştır. Böylece Haçlıların hazmedemedikleri noktaya geldik. Atatürk’ün yaptıkları da bir başka deyişle söylersek Fatih Sultan Mehmet dönemine dönmektir. Müslümanlık en son dindir. Bu nedenle önemlidir. İnsanın en önemli silahi inancıdır. O halde bu son Müslümanların inançlarını biraz karıştıralım denilmiştir. Kur’an’da hiç olmayan hurafeler icat edilmiştir. Kılık kıyafet dahil. Türk milletinin elinden Müslümanlık alınmıştır. Sonra da vatanı elinden alınmıştır. SEVR anlaşması ile yapılanlar bunlardır. Atatürk ve silah arkadaşları Haçlıların elinden vatanımızı da dinimizi de geri almışlardır. 10 Kasım 1938 kadar “DENK bütçe ve Laik eğitimle bir füze gibi gerçek Müslümanlığı yükselten Türk milleti bu hızla devam ederse yeniden Viyana kapılarına dayanacağımızdan korkarak dahilde çıkar karşılığında kandırdıkları dahili bedhahlara dini kisveler giydirilerek dini sıfatlar verilerek “ Su uyur düşman uyumaz” sözünü doğrulayarak 14 Mayıs 1950 de iktidara getirildiler. Gaflet, dalalet ve hatta hiyanet yolu o zaman açıldı. Denk bütçeyi açık bütçe yaparak ve laik eğitimi yok ederek bu güne gelindi. Bu gün durum çok feci bir durumdur,
5 kuruşa aldığımız simit 1.000.000 TL dir.
1 TL ye aldığımız altın 100.000.000 TL dir.
80 Kuruşa aldığımız bir ABD Doları 2.760.000 TL dir.
Ve bu ortamda tartışacağımız konular bunlar iken bir tarih pröfesörü diyor ki CHP dinsiz partidir. Onun mensubunu seçersek bize de dinsiz derler. Burada bu dar bilgili sayın Pröfesörümüz eğer dilinin altında CHP nin kurucusu ve ebedi genel başkanı Atatürk de dinsizdir demek istemişse, yazıklar olsun diyorum. Ve ona diyorum ki Atatürk müslümanlığı Yeniden Türk milletine Armağan eden en büyük Müslümandır. Eğer O Müslümanlığının zekatını verirse  siz dahi müslüman olursunuz. Müslümanlığın tek bir amacı vardır . O da Kur’an’a göre “Bilim okuyarak bilim kullanarak Dünyamızı Cennet yapmaktır.” OKU”emrini biraz daha irdelerdseniz bu anlamları da içerdiği görülür. Dünyamızı Cennet yapmak için çalışanlara öbür Dünyada da Yüce Allah tarafından cennet verilecektir. Bu açıdan bakıldığında CHP lilerin tümü Müslümandır ve mücahittir.Bu dünyayı cehenneme çevirenlerin,milletini Haçlılara soyduranlarla vatanını Haçlılara verenlerin Allah katında bir mağfirete ulaşmaları  mümkün değildir
Yeni seçilen TBMM DENK bütçeye ( Anayasa 166) ve laik eğitime veya devrim kanunlarındaki adı ile ” Tevhid-i Tedrisata “ dönmek zorundadır. Anayasa madde 174.  Kurulacak koalisyonlar bu Anayasal temel ilkeleri programlarına almak zorundadırlar. Çünkü Anayasamızın emri budur. Denk bütçeye ve Tevhit-i Tedrisata programında yer vermeyen hükümetler kurmak Anayasamızın 166 ve 174.maddelerinin ihlalidir ve Milli iradeye uygun değildir. Hangi aldatma vasıtasını kullanırsak kullanalım Milletin parasının değerini düşüren çağdaş eğitimi, milletimizden esirgeyen ve Türk milletini ezen hükümetler asla ve asla kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamazlar.
 Dost acı söyler.