Ulusal hasılada meydana gelen yıllık artışlar, ekonomik büyüme olarak adlandırılır. Ulusal hasıla, bir yıl içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal toplamıdır.

Üretim faktörlerinin bileşimi ile üretim yapılıyor ve katma değerler, meydana geliyor. Üretim faktörlerindeki artış, daha çok üretim yapılmasına olanak tanıyor. Bu nedenle, ekonomik büyümenin iki vechesi var.

1. Üretilen mal ve hizmetlerin parasal tutarı,

2. Üretime katılan faktörlerindeki artış

ekonomik büyümeyi belirliyor.

Bazı hallerde, üretim faktörlerinde artış olmadan da ekonomi daha çok mal ve hizmet üretebilir. Toprakta verimin bol olduğu yıllarda, aynı birim topraktan daha çok ürün alınması gibi.

Gerçek anlamda büyüme ise, üretime katılan faktörlerdeki artışa bağlıdır. Üretim faktörlerinin Toprak, Emek, Sermaye ve Müteşebbis olduğu hatırlanmalıdır.

Faktörlerin optimal bileşimi de mühim. İşsizlik olan bir ekonomide emek artışı, büyümeye olanak tanımaz. Sermayesi bol olan ülkede, sermaye artışı büyüme olarak sonuç vermez. Önemli olan üretime katılmaktır.

-Tarım üretimi aşamasında, ekonomik büyüme nüfus artışı ile sağlanıyordu. İşlenecek topraklar sınıra geldiği anda, nüfus artışına bağlı büyüme duruyor. Türkiye'de, tarımsal alanda emeğin verimi sıfıra yakın seyrediyor. Nüfus artışı ile, tarımsal üretimde artış sağlanamıyor.

-Sanayi ekonomilerinde ekonomik büyüme, sermaye artışına bağlı olarak gerçekleşiyor. Üretime katılan en son sermayenin verimi sıfırlandığı noktada, sermaye artışı ile büyüme sonlanıyor. Türkiye, sermaye artışı ile büyüme dönemini yaşıyor. Sermayenin verimi pozitif seyrediyor. Sermayedeki artışlar, ülkemizde ekonomik büyümenin dinamik faktörü olarak işlev üstleniyor.

-İleri sanayi toplumları, sermaye artışı ile büyümenin sınırına geldi. Japonya ve Almanya sermaye büyümesi ile ekonomilerini büyütemiyor. Üretime katılan ilave sermayenin verimi sıfır seviyelerinde seyrediyor. İleri sanayi toplumlarında, sermaye ve emeğin verimini artırıcı inovasyon, ekonomik büyümenin itici gücüne dönüştü.

Her aşamada, inovasyon ekonomilerin büyümesine katkıda bulunur. İnovasyon denildiği zaman, verim artırıcı yeni bir teknolojinin üretimde kullanılması anlaşılır. Toprak, sermaye ve emek verimliliğini artıran yeni teknolojiler, ekonomik büyümeyi tayin eder.

Türkiye'de, emek yoğun endüstri sayesinde, sermayenin verimi yüksek seyrediyor. Şimdilik, sermaye büyümesi ile ekonomiyi büyütmemiz mümkün. Ancak, sermaye güvenlik sorunu aşılamadığı için, bu imkan tam olarak kullanılamıyor.

Türkiye inovasyon fakiri ülke. Bu durum dış ticaretimizde açıkça görülüyor. Nitekim, toplam ihracat içerisindeki teknolojik ürün ihracatı yüzde 3 seviyesinde. İthalatta ise yüzde 15. Aradaki fark, ticaret hadlerinin aleyhimize işlemesine neden oluyor.

İnovasyonun gerisinde eğitim var. Türk Eğitim Sistemi, ezber üzerine kurulu. Her geçen gün, ezberci eğitim artıyor. Bu sonuç ekonomiye ''eğitimli işsizlerde artış'' olarak yansıyor. Maalesef Eğitim Sistemimiz, teknoloji üretecek insan yetiştiremiyor.

Ülke ''orta gelir tuzağında'' çabalayıp duruyor.