Saîd bin Âmir hazretleri, Yermük savaşından sonra Abbâs bin Ganem'den boşalan Humus vâliliğine ta'yîn edildi. Vâli olmayı pek istemiyordu, ancak Hazret-i Ömer'in emrine itâ'at ederek Humus'a geldi. Vâliliği zamanında çok dikkatli ve âdil hareket eden Hazret-i Saîd, son derece fakir bir hayat yaşadı.

Vali olunca..

Makam odasının duvarına çok dikkat çeken bir hadis astı.”Rüşvet alanda verende yanacak ve cehennemliktir.

Herhangi bir kimse bir işini aşırmak için, ister hediye olsun, isterse iş karşılığı olsun bunun adı rüşvettir.

Bu bu yazı o makamda çok önem arz etmekteydi.

Çünkü: Sait bin Âmir; peygamberin dizinin dibinde yetişmiş, haram ve  helal nedir çok iyi bilen, aynı zamanda kamu vek kul hakkından çok korkan bir sahabe idi

O Resulullah’ın şu hadisini iyi biliyordu.

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim bakara Suresi 188’de uyarısı şöyledir:”Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Bile bile günaha girip insanların mallarını yemek için malınızı (rüşvet olarak) yetkililere vermeyin.

Her ne şekilde olursa olsun, herhangi bir makama geçmek için, İster hediye,isterse rüşvet olaraktan verilmesi halinde, o kişi kul hakkına girmiştir, yapan ve yaptıran ömür boyu haram yemektedir.

Günümüzde o makam sahipleri ister siyasetçi isterse yönetici ve idareciler olsunlar ellerindeki bu gücü maalesef kullandıklarına şahit olmaktayız

Bu konu üzerine Allah Resul’ünün

Bir hadislerini paylaşmak istiyorum

“İnsanlar öyle bir zamana erişecek ki, kişi malını helâlden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine aldırmayacak!”

Atasözünde olduğu gibi.;Deveyi hamuduyla götürmek yutanlar olaraktan tarif edilmiştir.

Para gelsin kasa dolsunda, önemlimi onlar için,helalmiş harammış kimseninde zaten umurunda da değil.

Hazret-i Ömer, Şam'a gider, oradan Humus'a geçer, Yanındaki görevlilere Humus'taki fakirlerin bir listesinin çıkarılmasını ister

Birde bakarki Hazret-i Ömer, fakirlerin içerisinde Humus Valisi olan Saîd bin Âmir hazretlerinin ismini görünce çok şaşır ve listeyi hazırlayanlara sorar?

- Saîd bin Âmir'i niçin listeye yazdınız?

- Vâlimiz çok fakirdir efendim derler, O devamlı O devamlı rüşvet alanda veren de cehennemde yanacaktır cehennemliktir hadisini okuyor efendim, Küçük bir hediyeyi dahi kabul etmezler deyince..

Hazret-i Ömer, Saîd bin Âmir'e bin dirhem tahsis eder. Hazret-i Saîd, bin dirhem ile hanımına geldi ve dedi ki:

- Hazret-i Ömer bize şu gördüğün bin dirhemi göndermiş.

- Ondan bir miktar parayla yiyecek ve katık alıp, kalanını saklayalım, ileride lâzım olur. derler.

Saîd hazretleri hanımına şöyle dedi:

- Ben bundan çok daha iyisini sana söyleyeyim mi? Biz bu malı çok iyi bir şekilde kullanacak, işletecek bir kimseye ortaklığa verelim. Onun kâr ve gelirinden de yeriz. der.

Hanımı, razı oldu:

- Peki, öyle olsun.

Saîd bin Âmir hazretleri bu parayla yiyecekler, iki deve, iki köle satın aldı. Köleleri azâd ederek hürriyetine kavuşturdu. Aldıklarını Humus'taki fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Kendine çok az bir şey dışında bir şey kalmadı.

Bir müddet sonra hanımı kendisine dedi ki:

- Malı ortaklığa verdiğin kimseden paranın kârını al ve onunla şunları şunları satın al.

Saîd hazretleri sustu. Ertesi gün evine döndüğü zaman istedikleri şey olmayınca hanımı aynı istekleri yine tekrarladı.

 Saîd hazretleri yine sustu. Birgün sonra hanımı hâlleri ve sözleri ile Hazret-i Saîd'i çok üzdü. Saîd hazretleri ertesi gün eve hiç gelmedi. Akrabalarından biri hanımına gelerek dedi ki:

- Sana ne oluyor ki kocana eziyet ediyorsun. O malının tamamını fakirlere dağıttı.

Bunun üzerine

Kadın çok ve üzüldü ve ağladı.

Fakirlik ve sıkıntı içinde olduğu hâlde, parayı kendisi için harcamadığını soranlara şöyle buyurdu:

- Resûl aleyhisselâmdan işittim buyurdular ki: Ümmetin fakirleri, zenginlerden beşyüz sene önce cennete girerler. Zenginler ise; Mallarının hesabını verir sonra  cennete girerler.

Humus Valisi, sadece Müslümanlar tarafından sevilmez, gayrimüslimler tarafından da çok sevilen bir Vali ve idareciydi

Bunu öğrenen Hazret-i Ömer,

Humuslulardan bir cemaata sordu:

- Peki vâlinin hiç kusuru yok mudur?

Onlar da ba'zı kusurları olduğunu söyleyip dört tanesini zikrettiler. Bunun üzerine Hazret-i Ömer, Saîd hazretlerini hemen Medîne-i Münevvereye çağırdı ve aralarında şu konuşma geçti:

- Yâ Saîd, senin ba'zı kusurların varmış. Bunların aslı nedir?

- Bunlar neymiş, ya Ömer?

- Vazîfene sabah namazından hemen sonra değil, kuşluk vakti geliyormuşsun. Geceleri insanlar içerisine hiç çıkmaz, görünmezmişsin. Haftada bir gün evine çekilir hiç kimseyi kabûl etmezmişsin.

Bunun üzerine Hazret-i Saîd, şu cevâbı verdi:

- Yâ Emir-el mü'minin! Anlatılanlar doğru. Şimdi bunları sana izâh edeyim:

1- Vazîfeme ancak kuşluk vakti, gelebiliyorum. Çünkü hanımım hastadır. Evde bütün hizmetleri kendim yapıyorum. Hamur yoğurur, ondan ekmek yapar, pişirir, abdest alır öyle çıkarım. Geç kalışım bundandır.

2- Geceleri insanların içerisinde görünmeyişimin sebebi; gündüzleri halkın hizmetleriyle meşgul olurum. Geceleri de Allahü teâlâya hizmet ve kulluk için ayırdım. Böylece gündüzleri yaptığım işlerin, verdiğim hükümlerin muhâsebesini yapar, yanlış kararlarım varsa düzeltirim.

3- Haftada bir gün evime çekilip hiç kimse ile görüşmememin sebebi, başka giyecek elbisem olmadığından, yıkadığım elbiselerim kuruyuncaya kadar kimseyi kabûl edemiyorum.

Bunun üzerine Hazret-i Ömer:

- Yâ Saîd, Allahü teâlânın korkusu seni ne kadar yüceltmiş, millete faydalı hâle getirmiş, dedi ve gözyaşı döküp ağladı.

Sonra, Saîd bin Âmir Hazret-i Ömer'den ricâ etti:

- Yâ Ömer, bundan sonra beni vâlilikten azlet dedi.

Hazret-i Ömer bunu kabûl etmeyip yine vâli olarak bırakmıştır.

 Şimdi sizlere sormak isterim?

- Neden ahâli bu Vali’ye bu kadar ona muhabbet besliyorlar?

Çünkü Onun örnek hayatı; Hz Ömer ve Resulullah’ın hayatıydı.

O’halkın her türlü derdinin ortağı ve çözüm üreteni idi

O’harama el sürmeyen Allah’tan çok korkan biriydi.

O’ halkın vekili ve halkın valisi idi. Sorumlulugu altındakilere hesap vermesi gerekirdi.

Bugünün valileri hepsi olmamakla birlikte:yöneticilik yapanlar, emreder siyasetçiler, Kendini seçenleri, Kendisi vekil olduğu halde aslını hakir görerek, onların dertleriyle ilgilenmemesi kabul edilemez, bir davranış ve de nankörlük olsa gerek

Aslında bu kişiler halkın dert ortağı olmaları gerekir. Kendini seçenlere idare ettiği kişilere tepeden bakmamaları gerekir, sözlerinin eri vaatlerinde durmaları gerekir, kamu ve kul hakkını gözetmeleri gerekir.

İşte Hazreti Ömer’in valisine bakın

Günümüzdeki bazı idarecilerin ve siyasetçilerin hal ve tavırlarına bakın

Bugün Hazreti Ömer’i mutlu eden, sevindiren valiler,idareciler, siyasetçilerin olmasını bizler de istiyoruz. Allah Resul’ü: bizi kandıranlar, bizden değildir, diğer bir hadislerinde ise:Bir kimsenin kıldığı namaza tuttuğu oruca bakmayınız

Konuştuğunda doğru söylüyor mu?

Kendisine bir şey emanet edildiğinde bu emaneti riayet ediyor mu?

Dünya ile meşhur olurken helal, haram hassasiyetini gösteriyor mu?

İşte siz bugün bunlara bakınız.

Günümüzün değerleriyle ifade edecek olursak, para ile, mal-mülk ile olan, dolarla, avroyla olan ilişkisine bakın diyebiliriz.

Ben DENİZ’de efendim: Sizleri dinle, imanla, birde cenaze namazlarında ön safta olma yarışına giren,ister idareci olsun,isterse siyasetçi olsun onlara sakın kanmayın. Hiç Kimse makamı ve mevkisi ne olursa olsun,ben makam sahibiyim diyerek aslının önüne geçmemelidir.

Araştırmacı ve ilahiyatçı Hüseyin Deniz