Çay bardağındaki dem kadar koyu gözlerine son kez bakamadan

Saçlarındaki alev rengine yanamadan bir kez

Dudaklarındaki sıcaklığa dokunamadan gitmek

Hatta

Kaçmak gerek bu şehirden ıssızlığa…

 

Genç adamın çantasında taşıdığı kitapların arkasözünde yazıyordu bu dizeler.

 

Yazarlık serüveni denilince akla kitap çıkarmanın ne denli zor olduğu geliyor. Zor elbette ne çok açık kapılar yüzünüze bir bir kapanıyor. Ya her yayınevinin programı yoğun değerlendirmeye alamıyor, ya da hazırladığınız dosyanızın türü yayınevine uymuyor.

 

Nedir bu yayınlanan türler?

Çoğu kişisel gelişim. Aynı konu üzerinde yazılmış yirmi farklı kitap var. Çok ciddiyim. Günümüz Türkiyesi’nde normal değil. –Gerçi konu olarak hak ediyoruz gelişmeyi de neyse konumuza dönelim.- Fantastik ve bilim kurgu kitapları satışlarda başı çekiyor.

 

Hal böyle olunca;

Kitabınızı yayımlatamıyorsunuz. Bin bir çeşit mazeretle hayalleriniz yıkılıveriyor. Hem de ne hissettiğinizi önemsemeden yapıyorlar bunu. Sizin gecelerce uykusuz, yorgun ve tek cümle kurabilmek için kıvrandığınızı düşünmeden tek bir cümle ile:

-Yayın programımıza eserinizi alamıyoruz. İlginize teşekkürler.

 

Sonra ne mi oldu?

Tabi ki biz yazarlar kitabımızı çıkarmak için para vermek zorunda kaldık. “Bize para verin basalım” diyen türler türemeye başladı. Ki ben bunlara yayıncı müsveddesi diyorum… Bize öğretilen yazara kitabı basılması için teklif gelir ve telif ücreti ödenir. Her şeyde olduğu gibi bunun da çivisi çıktı maalesef…

 

Hikâyeler paramparça, şiirler kırık dökük, romanlar viran, boynu bükük…

 

Genç adam çantasından çıkardığı yirmiye yakın kitabı kitapçıya uzattı. Biri imzalanmıştı. Kendi bastırmış olduğu kitabı satışa getirmişti. –Talep vardı dedi. Ben de talebe uydum dedi.

 

Takdire şayan bir davranış. Erol Akkuş öğretmenimi tebrik ediyorum. Kitabını okudum. Tek kelimeyle benim gibi karışık ruhlu insanlara hitap ediyor. Şiir var içinde. Biz varız. Ela gözler, demli çaylar, özlemler, kavuşmalar, gitmeler, gelmeler… Biz varız bu şiirlerde, dizelerde…

 

Hikayeler biziz. İş hayatımızın, günlük yaşantımızın ta kendisi. Uzaklarda bir şey aramaya gerek yok. Biz kitabın içindeyiz. Hem de bizi bizden iyi anlatan bir üslup ile…

 

“Kaçmak gerek bu şehirden” bizi anlatıyor. Bize bizi hatırlatıyor. Ordu’lu yazarımız, genç öğretmenimiz Erol Akkuş’a bize kattığı bu güzel eserden dolayı teşekkür ediyorum.

 

Not: Kitabı temin etmek isteyenler Öğrenci Kitap Evi’nden temin edebilirler. Ya da gazetemiz aracılığı ile bana ulaşabilirler. İlginize şimdiden teşekkür ederim. İyi okumalar.