Ben Ulubeyin Çatallı köyünde doğmuşum. Köy çocuğuyum. En güzel anılarım köyde ve yaylada geçti. Yazları, Hevrek yaylasına giderdik.. Dedem, 1967 yılında öldükten sonra, yayla hayatımız bitti. Ama, arzu ve hayallerimiz devam etti. Ediyor.

Babamın cenazesine katılan bir arkadaşı ''Mehmet ben şimdi kiminle yaylaya gideceğim'' diye ağlıyordu. Yayla ve cenik (köy) bizim hayat tarzımız idi. 

Mayıs ayında, yayla yolculuğu başlardı. Olukluda mola verilir. Yokuş Dibinde, çay içilir. Gligılide, yemek yenir ve soğuk sular içilir. Turnalıkta, dinlendikten sonra Hevrek Yaylasına ulaşılırdı.

Köyde büyüyenler bilir. Toprak özgürlük demektir. Bir parça toprağın olduğu zaman, hiç kimse işine karışamaz. Üzerinde bir evin var ise, özgürlüklerin en büyüğünü yaşama şansı yakalarsın. Kira yok. Süte para yok. Tereyağı ve peynirin safını yer. Sebzeyi bahçeden toplar. Temiz hava solur. Horoz sesi ile uyanırsın.

Bir şey zannedip, şehirlere geldik. Uyduruk evlere kira veriyor, sabah erkenden kalkıp, başkalarının işini yapıyor, üç kuruş ücrete minnet ediyor. Hayatımız yollarda eksoz soluyarak geçiyor. 

Çocukları eğitelim derken onları da köle düzeninin parçasına dönüştürdük. Çocuklar, köyde yaşadığımız özgürlükleri bilmiyor. Şehirin büyüsünden kendilerini kurtaramıyor.

Haydi köyümüze geri dönelim. Bizleri, sağlıklı ve özgür bir yaşam bekliyor.