Yeni Kapı’nın dilini,gözünü,kulağını,yüreğini anladınız mı..?
Günler öncesinden hazırlanılan,çağrılan ve dirilmeyi bekleyen yer neresiydi gördünüz mü?
Ya da;soruyu tersinden soralım.
İstenmeyenler neydi de siz neleri göremediniz..?
Tüm kalemler şaşkın.
Tüm kanallar açık.
Tüm eller çıplak.
Tüm ayaklar sert ve gürlemek de...
Yeni Kapı bir başlangıcın tekrarıydı.
15 Mayıs 1919,
Yer:istanbul-Sultan Ahmet meydanı...
Düşman dediğimiz ve tarihimizin Kapitülasyon,manda,ilhak,yok saymak,işgal biçimiyle de topraklarımıza ayak basmış olan işgal güçlerinin karşısında direnmenin adı olan bir başlangıç toplantısı olarak iz bırakmış ve siyah bez parçası üzerine yazılan “Öldürülmez,bölünmez” ifadesinde kendisini bulan ve bir Ulusun var olmasının gereğinin simgesi olan “BAYRAK” vardı.Kürsü tahtadan kurulmuş ,hatip ise;Kendini ateşten gömlek ünvanlı dil,baş,yürekti.Asıl olan kalp ise;Bağımsızlık için atan bir Milletti.
15 mayıs 1919 ile 15 temmuz 2016 arasında geçen bir asra yakın zamanda ne değişmişti,ne olması istenilmişti.O gün ne istenmiş ise bu günde ayni si istenilmişti.Esaretten kurtuluş,Esarete gidecek kaos..!
Öyleyse ne olmalıydı..?
İşte yaşanılan Birlik,Dirlik,Beraberlik...
İnsanlık tarihinin yaşı çok uzun,Türkiye tarihi insanlık tarihi içerisinde bir devre,Türkiye Demokrasisi ve Türkiye çok partili sistemi ise,bir ömre yakın.Bir ömür;Doğum,gençlik,yaşam mücadelesi ve kazanımlarıyla da bir deneyimdir.Yeni kapı işte kazanımlar dediğimiz,içinde bir çok yanlışlıkları bulunan,kazanımları var olan ve anlatılması,yazılması ve aktarılması gereken gerçek tarihin kendisi ;Eleştiri-Öz-eleştiri mantığının süzgecinden kopup gelen en değerlerimiz olan yanıyla;Demokrasi olmalıydı.Demokrasinin ilk ayağı başkalarını hazım edebilme olayıdır,yok etme değil var etme anlayışıdır.Tamam olması gereken ayak işte budur.Kabullenebilmek.
Tarih birliği güzeldi.Sayın Devlet Bahçeli’nin tarih içerisindeki gezinti ,anlatımı ve kendisini kendi yapan Türkçülük anlayışıyla bir devamlılıktı.Belki de ilk kez,Devlet bahçeliyi alkışladım,ilk kez yüreğinin içerisinden geçenlere katkı yapmak istedim ama daha demokratik,daha parlamenter,daha uygar,daha cesur ve daha gelişkin,Bağımsız Türkiye diyerek Emperyalizmi,kolonizm mi red edecek çağrıları öne çıkartmasını istedim.Geçmişten kaynaklanan ve öncümüz olan kıyım,tanımama,ötekileştirme algısından dolayı öz-eleştiri bekledim.Birlik ve dirlik inancını dillendirmek isterken tam Bağımsızlık,tam demokrasi,tam Ulus şiarını da aradım,Ellerini sıktım ve inancının değişerek,gelişerek ve inanarak güçlenmesini diledim.Yaşadıklarımız içinde ki,O çirkinlik ve güzelliklerde sorumluyduk demesini istedim.Yine de;Demokrasi söleni harikaydı...Ve,O Devlet Bahçeli bu gün yok,kendi kükremesini aslan kükremesi algılayan,bir çıkmazlar içerisinde olan,geçmişin karanlığına,dehlizlerinde dolaşma anlayışını terk edemeden ,yaşayan bir Devlet Bahçeli kalmış...Hattım,hakkım olmadan bakmayacağım,dinlemeyeceğim ve görmeyeceğim.Zira,Düşüncesi,fikri ,zikri benim olmayan bir kişilik diyeceğim..
Ulus birliği içindeki Sayın Kemal Kılıçtaroğlu’nu dinlerken gerçek anlamda bir manifesto bildirisi bekliyordum.Evet,Cumhuriyetimiz ve Parlamento deneyimiz insanlık yaşının çok gerisinde,Yeni kapıya akan milyonların beklentisi ve dili,dini,ırkı,mezhebi,kültürü ,inancı farklıydı ve bu farklılığı en güzel ifade etmesi gereken,akıl,bilim ,medeniyet ve yaşam diyerek bir rüya hayalini dile getirerek olması gereken,bir yanıyla da öz-eleştiri olan ,”Halkın düşüncelerinden “ayrı düşenlerin halkın yaşamından da ayrı düşebildiklerini anlatarak,ayni zaman da Dünya dan ayrı düşmenin yabancılaşmak,ezilmek,dirileceğiz derken öldürülmek olduğunu anlatmalıydı.Yazılı metin belki kendileri açısından bir belgedir ama asıl belge Türkiye’nin anladığı,istediği ve kavradığı metindir.Metin yazarı,danışmanları ve dili seri olabildiğinde Kemal Kılıçtaroğlu liderdir.Liderler zor zamanlarda çıkar ve kolay anlarda yok olurlar.Darbenin ve bu tür kalkışmaların tarihi ve mağdurları olan insan değerlerini ve aklını diledim.Yüreğinin konması,elinin açılması ve “Korkma” direncini,Direnmenin hak olduğunu belirtmesi güzeldi ,yetersizdi ve kimliğimiz olan Birliğe katkı sağlayan yanıyla da var olmanın gereğini gösterdi.Demokrasi,Atatürk ve Kurucu felsefe,maddelerin açılımıyla daha sade olabilirdi.Ulus birliği işte var olmak,direnmek,kazanmaktır.Kılıçtaroğlu katılımıyla kazanandı...Kaybeden sürekliliği getirilmeyen,dillendirilmesine veto,sensür konulan ve bu gün KHK,Meclis dışı yönetim,Hukuk denilen adalet olgusunun itiklenmesi,Hak ve çağdaşlığın “öçü” haline getirilen anlayışın karşısında güçsüzlükler,Örgütlerin pasifist,kendileyinci,birlikten yoksun oluşlarıyla dinamik güçlerinin kaybolması...
Genel Kurmay başkanı saygının,olması gereken Devlet yapılanması içerisindeki güvenliğin,kurtuluşun ve Ordunun olması gereken yönüyle de güç ve var olmanın adı olması gerektiği anlayışının bir simgesiydi ve kitlelerin onlardan beklediği;Orduya siyaset sokmayınız,size güveniyoruz asaletini kitlelerden aldığına inanıyoruz ve ordu işte ;Atatürk ve bağımsızlığın ifadesi olarak algıladılar...1946 öncesinde ki ;orduyu aradık ve olabileceğini gördük.Selam durdum...
Dil ve birliğin ifadesi olan kendisine kendisine has konuşma,vurgulama yanıyla Başbakan Binali Yıldırım seçilen mısralar,şiir ve alıntılar ile üstlenmiş olduğu görevi ve görevi kendisine sunan makama selam ve sevgi sunmayı öne çıkarttı ve profilinin ne olduğunu anladığını bir kez daha gösterdi.Seçmen ve kitlesine bu haliyle de kabul ettiniz ve bende “Amin” dedim diyerek fatiha okumayı seçti.Kendisinin yeteneklerinin,rüyasının ve istenilen dil ve birlik mesajıyla da var olduğunu ve katılımcılar arasına konulan barış,düşünme,düşleme ve birlikteliğin var olması için bir yanının var olduğunu göstermesi incelik ve yaşanılanlardan ders almış olduğunu gösterdi.Dolu ve hazırlıklı gelmiş,kitlesine hakimdi.Ama,Ülkenin sorunları için kendisinde güç toplaması gerektiğini göstermesi için neden yoktu.O,Başbakanımız ve bizler sorunların aşılması için tüm sistemin içerisinde yer almakta olanlar ile birlikte beklerdik.Dili liderde olması gerektiği biçiminden geriye düştü,kendisini aşması içinde zamana ihtiyacı var,15 temmuz kalkışmasına koyduğu teşhisle notu tamdı.Çok şeyler göreceğiz ve geçmişiyle de olgunlaşarak gelişeceğine inanıyor ve taktir edeceğiz.Şimdi,mevki ve makam ,sorumluluk ve süreç içindeki yapılanmasına dikkat çekmek isterdim..?
Tabi ki;Ülkenin toprak birliğini,İdeal birliği,Kültür birliği,dil birliği,inanç birliği ,yaşam birliği,savunma var olma birliğinin göstergesi olan Bağımsızlık ilkesinin başındaki Baş komutan,lider olan ve artık tüm kabrislerden arınmak suretiyle,tüm iç hesaplardan,kaygılarından uzaklaşarak gerçek birliği ve Bağımsızlığın teminatının başındaki sayın R.Tayyip Erdoğan,Konuşması her zaman ki gibi üstün hatiplik yeteneği,diğer konuşmacılardan farklı gören anlayışla var olan kürsüye gelmeden önce kitleleri selamlama biçimi,adımlarını açış ve hareketli hali ve ben sizlerden daima farklıyım bilin anlatımlı vücut dili ve diğerlerinden ayrı olarak mikrofonu eline alması hareket halinde hitabeti,bildiklerini,ezberini ve kendi seçtiği Başbakanını ,diğer liderleri anons ve farkıyla da fark attı.Söylediklerinden ziyade kitleye kendi dilini,alışkanlığını koydu.15 temmuz gecesi yaşanılanlar gerçekten Türkiye tarihinin karanlık bir dönemi olduğunu,yeni bir sürecin başlanılması gerektiğini,tüm yaşanılanların yanında yaşanılacak olanlar içinde misyon biçti.İdam topunu Meclise atarak ilerde yaşanılacak olumsuzluğun faturasını önceden meclise keserek görev ve sorumluluk derecesini gösterdi.Tarih ve Uluslar kolay çıkmaz ve hesaplaşma da yakın olmayacağına göre,kendi ömrünü iktidar odaklı olarak algılaması ve çoşkulu kitleler önünde yapılması gerekmeyenler ile heveslerin verilmesi olmasaydı iyi olabilirdi.Siyasetçi her bildiğini her yerde söyleyen değil ,söylenilmesi gerekeni söyleyendir.Belki de,Yaşam birliğini geçmişte yaşanılanların süzgeçinden geçirmek suretiyle dillendirdi ve dış dünya ya mesaj verdi diyebiliriz ,ama ,yinede üstün dili,şu an içinden geçilmekte olan ve tüm insanların beklentisi ve birliğinin dillendirilmesi gereken en somut anlayış;Ne darbe,ne dikta tam Demokrat Bağımsız Türkiye olabilirdi.Uzatmak birlik için gerekliyse uzatalım ama gereğinden fazlası haramsa o zaman ne yapalım..?
Yeni kapı manifestosu kağıda dökülmedi ise dahi,Ülkenin her yanında bir beklentinin yolunu açtı.Bundan böyle siyasetçi dilinin daha törpülenmiş,uzlaşmadan yana ,ders almış biçimiyle ,birlik,hoş görü,kurucu ideallere bağlı ve çağdaş,demokratik,hukukun üstünlüğüne,insan haklarına sadakat durumuyla gelişir de kazanan Ülkemiz olur..Ne kadar da birliğe ve haklara gereksinimiz olduğunu göstermesi bakımından harikaydı.Teşekkürler Türkiye...O,Birlik yok olmasın dedik ,yok oldu ve yavan ,günü birlik çağrılar,inançsız yapılanmalar ve ne olursa benim olsun algısı hakimiyetini sürdürecekse;niçin oyaladınız,alkışlattınız ve bizlerin ömrünü,emeğini aşırdınız sormak isterdim..Saygılarımla...