Daha önce de yazdık.

Oslo'da başlayan, sonra Habur'da kokusu çıkan ve Dolmabahçe Sarayında devlet erkanı eşliğinde tüy dikme töreni yapılan "çözüm süreci" masalının baş aktörleri, müsebbipleri kimlerdi?

Bu süreci eleştirenlere, "Arkadaş; terör örgütü ile müzakere olmaz, onlar silah bırakmaz, geri çekilmez, tersine   lojistik ve insan kaynakları olarak daha da güçlenirler" diyenlere ne diyordunuz?

-Vay faşistler!

-Kan üzerinden siyaset yapıyorsunuz!

-Artık analar ağlamayacak....

 

Peki şimdi ne oldu da kendi elinizle yarattığınız canavarın peşine düştünüz?

Şimdi ne oldu da o canavar saldırılarını tırmandırıyor?

O kadar tavizi neden, niçin verdiniz?

Neden hem Kürdü, Türkü kandırdınız?

Ne değişti?

Kandil aynı kandil, Öcalan aynı Öcalan, PKK aynı PKK, akan kan aynı kan!

 

***

Bu fıkra size ithaf olunur:

Ağayla marabası, ağanın en güzel atının koşulduğu en süslü arabayla kasabaya inmektedirler. Ağa arabadadır, maraba ise arabanın yanında yürümektedir. Yerde taze bir tezek kümesi görürler. üzerinde sineklerle etrafa koku salmaktadır. Ağa, marabasıyla alay etmek ister.

 

‘‘Maraba’’ der, ‘‘şu tezeği ye, atla araba senin. sen bineceksin, ben yürüyeceğim.’’

 

Maraba ata bakar, arabaya bakar. ağaya da zaten gıcıktır. Oturur, midesi bulana bulana tezeği yer. Ağa iner, maraba sahip olduğu arabaya biner. Ağa çok bozuktur. Durduk yerde en güzel atını, en güzel arabasını marabaya kaptırmıştır. Maraba da bozuktur. Durduk yerde tezeği yemiştir. Ağanın daha güzel atlar alacak parası, daha güzel arabalar alacak imkanı vardır. Üstelik ne ata, ne de arabaya bakacak parası vardır. Dönüş yolunda gördükleri tezek, her ikisinin de beklediği andır aslında.

Maraba, ağadan intikam almak için ‘‘ağa, ağa’’ der, ‘‘sen şu tezeği ye, at ve arabayı geri al’’.

 

Ağanın beklediği de böyle bir fırsattır. O da oturur tezeği yer.  Arabaya kurulur, atı kamçılar.

 

Köye girerlerken maraba, ağaya seslenir, ‘‘köyden çıkarken araba senin, at senindi. Yürüyen de bendim. Köye giriyoruz. At senin araba senin.  Yürüyen yine ben.  Ağam iyi de biz bu boku niye yedik?’

 

***

 

Sahi niye yediniz!