Demokrasinin temel prensibi "seçimle gelenin seçimle gitmesi" esasına dayanıyor. Ancak bu prensip hiç kimseye "suç işleme özgürlüğü" tanımaz. Tanıdığı taktirde siyasal toplum anarşiyle mücadele edemez.
Amerika'daki Teksas Eyaleti kendi arzusuyla Fedaral Devlete katılmış. Sadece Teksas Eyaletinde Federe Yönetimin "silahlı kuvveti" var. Kansas Federal sisteme katılırken, Jandarma gücü gibi bir kuvvet olan "Ranger" leri tasfiye etmemiş. Bu nedenle Teksaslılar kendilerini Amerika'da üstün eyalet mensupları olarak görüyor.
Bu üstünlük anlayışı ayrılığa neden olmuyor. Çünkü Amerika'da "suç işleme özgürlüğü" yok. Teksaslı bir gazeteci "ayrılma zamanı geldi" mealinde bir yazı kaleme aldı. Gazeteciye 70 yıl ceza verildi. Yüksek Mahkeme "basın özgürlüğü toplumun siyasal dengesini bozmaya hak tanımaz" gerekçesiyle cezayı onayladı.
Türkiye'ye gelelim. Ayrılıkçı söylemi kendine düstur edinmiş gazeteciler yargılandığı zaman "basın özgürlüğü" çiğneniyor söylemi dile getiriliyor.
İlginçtir, Türkiye aleyhine roman yazana Batı "Nobel Edebiyat Ödülü" veriyor. Suç işleyip kaçan gazeteciyi pasaport ile mükafatlandırıyor.Teröristlere otuma hakkı tanıyor.
Esasen Batı Türkiye'de "siyasal istikrar " istemiyor. Bu amaçla "suç işleyenleri" koruyor, kolluyor. Gazeteci olsun, politikacı olsun ayrılıkçıları her platformda destekliyor. Türkiye hukuk kurallarını uyguladığı zaman Batı ayağa kalkıyor.
Batı'yı anlıyoruz. Düşman. Türkiye'deki muhalefeti anlamak gerçekten zor. Zira muhalefet "seçimle gelen seçimle gitmelidir" diyor. Böyle bir söylem seçilmişlere "suç işleme özgürlüğü" tanıyor. Terör ile mücadeleyi zora sokuyor.