Türkiye, dış borçtan korkan bir ülkedir. Nedeni Osmanlıdan geliyor.

Osmanlıyı dış borçlar yıktı. 1881 yılında dış borca karşılık, Düyunu Umumiye İdaresi kuruldu. Siyasal İslamın örnek aldığı Padişah olan 2. Abdulhamit, Düyunu Umumiye İdaresinin kurulmasına ilişkin anlaşmayı imzalamıştır.

Düyunu Umumiye İdaresi, Osmanlı topraklarında vergi toplamış. Topladığı vergiler ile, İtalyan Ordusunu finanse etmiştir. İtalyan Ordusu, Trablus'da başarı kazandı. Osmanlı, kendi parası ile finanse edilmiş bir Orduya yenildi. Libyayı kaybetmekle kalmadık. Donanma olmadığı için İtalyanlar 12 adayı da işgal etti.

Tarihte yaşadığımız bu acı hatıra, bizleri borçtan ürkütüyor.

Ancak ekonomik bir gerçek var. Cari açık veriyoruz. Cari açık veren ülke, ya doğrudan sermaye girişi ile bu açığı finanse edecek. Edemiyor ise borçlanacaktır. Borçlanıyoruz.

Son 20 yılda dış borç kavramında yeni bir durum ortaya çıktı. Özel sektör aşırı borçlanıyor. 2020 sonu itibariyle özel sektörün borcu 247 milyar doları buldu. Devlet borcunda ise önemli bir artış yok. 2002 yılında 129 milyar dolar olan devlet borcu, 2020 yılında 166 milyar dolara ulaştı.

Başka bir sorun daha ortaya çıktı. Devlet, bazı özel sektörün borcuna kefil oldu. 2001 yılındaki krizde, Kemal Derviş adlı dönemin bakanı, bankaların dış borcuna karşılık Hazineyi kefil verdi. Bu kefalet devam ediyor. Özel sektör borcuna kefalet edilenler dahil devlet borcu 226 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

Uluslararası Toplum, ülkelerin dış borcuna karşılık Maastricht kriteri denilen bir ölçek geliştirdi. Devletin dış borcunda bu kriter yüzde 60 olarak kabul edildi.

Türk Devletinin dış borcu ( garantiler dahil) ulusal haslaya oranı yüzde 29 civarında görülüyor. Maastricht kriterinin yarısından daha az. Türk devleti, borçlu devletler arasında görülmüyor. Zira, bu oran Yunanistan için yüzde 179, İtalya için yüzde 132, İngiltere için yüzde 85, Almanya için yüzde 68 olarak hesaplanıyor.

Günümüzde, Düyunu Umumiyenin yerini IMF aldı. IMF, dünya bankasının vurucu gücü. Türkiye 2012 yılında İMF'ye olan borcunu ödedi. Borcun geri ödenmesinden bankerler son derece rahatsızlar. Ülke borcu kavramı çıkardılar. Özel sektörün borcunu devlet borcu gibi takdim ettiler. Ülkemizdeki iş birlikçileri de bu kavrama dayanarak, IMF propagandası yapıyor.

Halbuki, serbest piyasa ekonomisinde, özel sektör bir şekilde borcunu öder. Ödemez ise iflas eder. Genellikle özel sektör, dış borcunu sermayesine ilave ederek off-set ediyor. Devletin böyle bir şansı yok. Devlet borcu, gelecek kuşakların omuzuna yükleniyor.