Yalan ve yanlış, kişi ve toplumun çıkarına hitap ediyorsa, yaşıyor. Toplumun kabul ettiği yalan ve yanlış üzerine kurulan değerler, sosyolojik yapı kazanıyor. Bu yüzden medeniyetler ve devletler yıkılıyor.

Piramitleri yapabilen antik Mısır Medeniyetini ''yalan ve yanlış'' üzerine kurulu inanç sistemi yıkmıştır. İnsanın çıkarına uygun yalan ve yanlışlar sosyolojik değerlere dönüşüyor. Bu değerleri kullanan din adamları, bir süre sonra toplumda statiko yaratıyor. Statiko, çürümeyi hızlandırıyor ve medeniyet yok oluyor.

Mısır'da bozulma Tanrı arayışı ile başladı. Her köşede bir tapınak ve her tapınakta bir baş rahip bu arayışa cevap üretiyordu. Toplumun yarısı rahip, diğer yarısı köleye dönüştü. Köleler çalışıyor, rahipler çalışmadan geçiniyordu. Egemenliklerini korumak için rahipler, Mısır Medeniyetini kuran teknik bilgiyi sakladılar. Gelecek kuşaklara intikalini önlediler. Akhenaton adındaki Firavun'un ''Çok tanrılı dini teke düşürme reformu'' başarıya ulaşamadı. Mısır medeniyetindeki çöküş önlenemedi.

Roma Medeniyeti de aynı kuraldan kendini kurtaramadı. Başlangıçta Roma, laik devlet düzeni ile hızlı bir gelişme sürecine girmişti. Roma hijyeni biliyor, yaralı askerleri hijyenik usuller ile tedavi ediyordu. Çimento üretiyor, muhteşem köprü ve yollar inşa ediyordu. Laik devlet düzeni ve Roma Hukuku sayesinde, muazzam bir medeniyet kurmuştu. 325 yılında, Hristiyanlığı Resmi Devlet dini yaptıktan sonra, Mısırda yaşanan benzer sonuç aynen tekrar etti.

Önce rahipler, sisteme egemen oldular. Statiko başladı. Egemenliğni sürdürmek isteyen Papa, teknolojik bilgilerin gelecek kuşaklara aktarımını önledi. Çürüme başladı. 476 yılında Roma yıkıldı ve medeniyeti de kayboldu. Yerine 1000 yıl sürecek Karanlık Çağ başladı. Karanlık çağ döneminde, Romadan arta kalan her türlü bilgi ve belge yakıldı, yok edildi. Hristiyan alemi, Mısır-Yunan ve Roma medeniyetinin varlığını Doğu'dan öğrendi.

Benzer sonuç Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşandı.

Osmanlı Sünni İslam’ı temel alan değerler üzerine kurulmuş idi. Balkanlara geçildiği zaman, önemli bir gerçeğin farkına varıldı. Balkanlarda yaşayan Ortodoks Halk, haçlı artığı Katolik Derebeyler tarafından sömürülüyor ve kötü idare ediliyordu. Balkan Halkları ''dinimize karışmayın, size tabi olalım'' teklifine Osmanlı ''laik devlet düzeni'' ile cevap verince, 50 yıl gibi kısa sürede, Romanya’ya kadar egemen oldu. Balkan İmparatorluğuna dönüştü.

Hata, 1516 yılında yapıldı. Yavuz Sultan Selim Han ''Kılıç Hakkı'' olarak Halifeliği hanedena mal edince, Araplar itiraz etti. Arapları ikna etmek için, Mısır'dan din adamları getirildi. Din adamları İslam’ı ''devlet dinine dönüştürdüler'' Laik devlet düzeni bozuldu. Laik devlet düzeninin bozulmasından, en çok Balkan Halkları rahatsız oldular. Osmanlıdan ayrılmaya başladılar. İlk ayrılan Rumlar oldu. Onu Hırvatlar, Sırplar ve Bulgarlar takip etti.

Antik Mısır'dan Romaya geçen kural aynen tekrar etti. İmamların ve Hilafetin egemen olduğu Osmanlı din devleti, hızlı bir çöküş sürecine girdi. Viyana bozgunundan itibaren Osmanlı hiç bir savaşı kazanamadı. 1917 Gazze savaşını kaybeden Osmanlı yıkıldı.

Bir toplumu tarih sahnesinden silmek istiyorsanız ''din egemenliği'' kurunuz. Tarikatlar bu iş için biçilmiş kaftandır. Tank ve top ile yıkamadığınız ülkenin, kısa sürede kendi kendini tükettiğini göreceksiniz.

Bu kural ''yalan ve yanlışın'' sosyolojik değer yargısına dönüşmesinden kaynaklanıyor.