Bu gün hiç yorulmadan çok kolay bir yazı yazacağım. Çünkü her yazıyı yazarken araştırmak incelemek değerlendirmek, tartmak, sonra karşıt olabilecek tezleri de değerlendirmek sonra bu yazıyı inceleyecek görevlileri düşünmek, sonra yazıyı yazmak gibi uzun bir yolumuz var. Ama bu gün öyle değil. Bu gün yazı yazmayacağım “İNTİHAL” yapacağım. AKP nin gidişi bize göre hiç iyi değildi. Çünkü biz Yüce Allah’ın     “ OKU” emrini Yüce Peygamberimizin ”Bilim Çin’de bile olsa gidin alın” Hadisi Şerifini ve Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit bilimdir” “Yurtta sulh Cihanda sulh” ilkesi denk bütçe ve laik eğitim esasları başta olmak üzere Atatürk ilke ve devrimlerinin tümünün yolundan gidilmesi gerekirken harici bedhahların yoluna girildiğini görüyor değerlendiriyor ve endişelerimizi yazıyorduk. 7 Kasım2014 (*) tarihi itibari ile her şey temelinden değişti. AKP iktidarının ve hemşerimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın değerlendirmelerini ben yapmayacağım “İntihal” yolu ile size sunacağım.

Bu kadar zırvaya ben bile bahane bulamam:

Mehmet Barlas (*)

Kendine demokrat diyeceksin, sonra da özel hayata müdahale edeceksin. Bu bir seçim yatırımı ise kötü. Hep “ Erdoğan’a oy verdim” derim. Şimdi utanıyorum.

Nazlı Ilıcak(*)

"Sayın Başbakan; 'Ben göğsümü gere gere Erdoğan'ı destekledim. Ama şimdi utanıyorum' diyen Nazlı Ilıcak'a kulak verin. Belki de biliyorsunuz; sevgili meslektaşım Ilıcak, televizyonda dile getirdiği bu samimi düşüncelerini kendi gazetesi Sabah’ta bu açıklıkta yazamıyor.

 Sayın Başbakan; yıllar içinde öylesine bir medya düzeni dizayn ettiniz ki, öylesine bir 'Beyefendi rahatsız olmasın' gazeteciliğinin temellerini attınız ki, bu yeni düzende farklı ve eleştirel sesler gün geçtikçe daha az yerde çıkabiliyor."

Sayın Başbakan; Gerçekten Allah size akıl fikir ihsan eylesin! Başka ne diyebilirim ki?

 Evet, biz, sizin deyişinizle bazı köşe yazarları bu açıdan yazmaya ve sizi eleştirmeye, uyarmaya devam edeceğiz.

‘Bazı köşe yazarları’ olarak azınlıkta da kalsak öyle.

 Susmayacağız!

 Çünkü sizin bu zihniyetiniz tehlikeli.

 Hem de çok tehlikeli.

 Düşünce polisliği gibi, ‘ahlak polisliği ’ne de yer yoktur demokratik düzenlerde.

 

 Ahlak adına demokratik hak ve özgürlüklerin canına okunduğu, insanların ‘mahremiyeti ’ne girildiği, devlet eli ile özel hayatlarına karışıldığı bir devlet ve toplum düzeni demokratik de değildir, laik de değildir. Hasan Cemal (*)

İşte gördünüz Nazlı IlıcakMehmet Barlas ve Hasan Cemal’den alıntıları alt alta yazdık yazımızı tamamladık. Şimdi geç de olsa gidişin vahametini gören bu üç yazarımıza birkaç sözümüz var.

-          Bir defa çok ama çok geç uyandınız. Çarşambadan Perşembenin gelişini göremediniz

-          Esas mesele de bu değil. Bütçemizin gücü %40 azaldı. Ücretlilerimiz maaşlarının alım güçleri %50 azaldı.

-          Satılmayan bir şey kalmadı satıştan elde edilen gelirlerin büyük bir bölümü iç ve dış seyahatlerde ve ÖSO ( Özgür Suriye Ordusu) denilen Haçlı aleti eşkıyaların beslenmesinde kullanıldı.

Görüldüğü gibi artık gemiyi terk ediyorlar. Çünkü AKP iktidarı şu kadar basit gerçeği göremedi. Haçlılar 1071 de ve SEVR anlaşmasında verdikleri kararın arkasında duruyorlar. Biz Sevr’i unuttuk ve nesillerimize de unutturduk. Sevr’i yırtıp Lozan’ı bize bağışlayan Ebedi Başkomutanımıza Haçlıların gönderdiği yardımlar!!! karşılığında dinsiz demekten utanmadık. Haçlıların 1071 de verdikleri karar şudur. Bir gün gelecek Anadolu yeniden haçlı yurdu yapılacaktır.

Biz de buna karşı bir karar verdik.

Hattı müdafaa yoktur sathi müdafaa vardır o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanı ile sulanmadıkça terk olunamaz.

AKP iktidarı ne yazı ki Haçlıların kendi kararlarını uygulatmak aracı olarak AKP yi ne kadar kullanabiliriz projesinin sahibi olduklarını göremediler. Tarih bu günleri acı acı yazacaktır.