Kızın adı Tispe delikanlının ki ise Piremus idi.

Bunlar yanyana evlerde otururlardı.

Birlikte büyüdüler ve çocukluklarindan beri birbirlerine karşı aşk beslerlerdi.

...

Fakat aileleri görüşmelerini istemezler birbirlerine uygun olmadıklarını düşünürlerdi.

Oysa onlar birbirlerini ölesiye seviyorlardi. İki evin arasinda gizli bir çatlak vardı aileleri bunu bilmezler onlarda geceleri burda buluşur            o aradan birbirlerine            seslerini duyurur aşklarını dile getirirlerdi.

Bir gece ormandaki agacın altında buluşmaya karar verdiler .Tispe ağaca Piremus dan önce varmıştı.

Gittiğinde avını yeni yemiş, agzından kanlar akan kocaman bir aslanla karşı karşıya geldi.

Korkarak bi mağaraya doğru koşmaya başladı. Farkında olmadan yolda boynundaki eşarpını düşürmüştü. O sırada Piremus geldi.

Gördükleri karşısında donup kalmıştı. Kocaman aslan ağzında kanlarla birlikte biricik sevgilisi Tispe’nin eşarpını parçalıyordu..

O an aklina gelen ilk ve tek sey aslanı Tispe yi öldürerek yediğiydi.

Tispesiz yaşayamazdı. Aklından geçen sadece aşkı ugruna canına kıymaktı. Belinden hançerini çıkardı ve göğsüne sapladı. Kanlar içinde cansız bedeni yere düştü.

Tispe ise korkusunu bi kenara atıp bir an önce aşkını görmek için mağaradan çıkmaya karar vermişti.

Ağacın altına geldiğinde o korkunç sahneyle yüzleşti.

Piremus’un cansız vücudu yerdeydi ve elinde Tispe’nin düşürdüğü eşarpını tutuyordu.

İlk önce genç kız olanlar karşısında ağlamaktan hiçbir şeyi anlayamamıştı. Ama eşarpı ve uzaklaşan aslanı görünce anladı. Bir an mağarada düşündüğü o korkunç şey başına gelmişti.

Ve onun öldüğünü düşünen Piremus aşkı uğruna canına kıymıştı. Tispe bir an bile düşünmeden hançeri aldı ve goğsüne götürdü...

Onlarin aşkı ölesiye bir aşktı ve ölüm bile onları ayıramazdı. 

Eğer Piremus aşkı uğruna ölümü göze aldıysa o da hiç çekinmeden canına kıyabilirdi ve hançeri sapladı.

Birden vucudu Piremus’un bedeninin ustune yığıldı.

O anda tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzleştirmek istediler ve bu çiftin üstünde duran ağacı onların aşkına adadılar.

Piremusun kanını bu ağacın meyvelerine, Tispenin gözyaşlarını ise ağacın yapraklarına verdiler.

O günden beri KARADUT ağacının meyvesinin çıkmayan lekesini (Piremusun kan lekesini), dut ağacının yaprakları, (Tispenin gözyaşları) temizler..

Bilirmisiniz; dut ağacının meyvesinin lekesi çıkmaz ama elinize ağacın yaprağını alır ovuşturursanız lekenin gittiğini göreceksiniz

Kızın adı Tispe delikanlının ki ise Piremus idi.
Bunlar yanyana evlerde otururlardı.
Birlikte büyüdüler ve çocukluklarindan beri birbirlerine karşı aşk beslerlerdi....Fakat aileleri görüşmelerini istemezler birbirlerine uygun olmadıklarını düşünürlerdi.
Oysa onlar birbirlerini ölesiye seviyorlardi. İki evin arasinda gizli bir çatlak vardı aileleri bunu bilmezler onlarda geceleri burda buluşur            o aradan birbirlerine            seslerini duyurur aşklarını dile getirirlerdi.
Bir gece ormandaki agacın altında buluşmaya karar verdiler .Tispe ağaca Piremus dan önce varmıştı.
Gittiğinde avını yeni yemiş, agzından kanlar akan kocaman bir aslanla karşı karşıya geldi.
Korkarak bi mağaraya doğru koşmaya başladı. Farkında olmadan yolda boynundaki eşarpını düşürmüştü. O sırada Piremus geldi.
Gördükleri karşısında donup kalmıştı. Kocaman aslan ağzında kanlarla birlikte biricik sevgilisi Tispe’nin eşarpını parçalıyordu..
O an aklina gelen ilk ve tek sey aslanı Tispe yi öldürerek yediğiydi.
Tispesiz yaşayamazdı. Aklından geçen sadece aşkı ugruna canına kıymaktı. Belinden hançerini çıkardı ve göğsüne sapladı. Kanlar içinde cansız bedeni yere düştü.
Tispe ise korkusunu bi kenara atıp bir an önce aşkını görmek için mağaradan çıkmaya karar vermişti.
Ağacın altına geldiğinde o korkunç sahneyle yüzleşti.
Piremus’un cansız vücudu yerdeydi ve elinde Tispe’nin düşürdüğü eşarpını tutuyordu.
İlk önce genç kız olanlar karşısında ağlamaktan hiçbir şeyi anlayamamıştı. Ama eşarpı ve uzaklaşan aslanı görünce anladı. Bir an mağarada düşündüğü o korkunç şey başına gelmişti.
Ve onun öldüğünü düşünen Piremus aşkı uğruna canına kıymıştı. Tispe bir an bile düşünmeden hançeri aldı ve goğsüne götürdü...
Onlarin aşkı ölesiye bir aşktı ve ölüm bile onları ayıramazdı. 
Eğer Piremus aşkı uğruna ölümü göze aldıysa o da hiç çekinmeden canına kıyabilirdi ve hançeri sapladı.
Birden vucudu Piremus’un bedeninin ustune yığıldı.
O anda tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzleştirmek istediler ve bu çiftin üstünde duran ağacı onların aşkına adadılar.
Piremusun kanını bu ağacın meyvelerine, Tispenin gözyaşlarını ise ağacın yapraklarına verdiler.
O günden beri KARADUT ağacının meyvesinin çıkmayan lekesini (Piremusun kan lekesini), dut ağacının yaprakları, (Tispenin gözyaşları) temizler..
Bilirmisiniz; dut ağacının meyvesinin lekesi çıkmaz ama elinize ağacın yaprağını alır ovuşturursanız lekenin gittiğini göreceksiniz