Yıl 2014. Yer Ordu. Deniz kenarında oturuyoruz. Ortalıkta bir tek zebaniler eksik, diğer yönlerden cehennemden aşağı kalır yönü yok. 'Kara' kelimesi yalnızca denizin adını değil rengini de niteliyor.  
  Balık lokantalarında günün mahsülü olarak pet şişeler, ambalaj kağıtları var. Deniz sanki sudan değil petrolden oluşuyor. Bırakın denizden beslenmeyi denize girmek bile mümkün değil. Denize yüzenlerde kolera, dizanteri gibi hastalıklar meydana geliyor. 
   Toplu balık ölümleri gerçekleşiyor. Bir çok balık türünün nesli tükendi bile. Çocuklar masmavi denizleri ancak coğrafya derslerinde görüyorlar. Mavi renk denizi yalnızca haritalarda temsil ediyor.
   Bu yazıyı sizlere Efirli'den deniz kenarından yazıyorum. Az önce denize girecektim fakat kirliliği görünce vazgeçtim. Daha sonra düşündüm acaba 100 yıl sonra bu deniz nasıl olacak. Aklıma gelen senaryo yukarıda ki gibi oldu maalesef. Bu kadar hızlı kirletirsek düşündüğüm senaryo gerçekleşir mi sizce ? .
  Geçtiğimiz salı Kabotaj Bayramı' nı kutladık. Bu hafta denizcilikle ilgili bir yazı yazmayı planlıyordum fakat böylesi bir yazı 
daha etkili olur diye düşündüm. Zaten denizler kirlenmeye bu kadar hızlı kirlenirse denizcilik diye bir şey kalmayacak.
   Deniz kirlenmesi; deniz ekosistemine zarar veren, insan sağlığını bozan, balıkçılık da dahil olmak üzere, denizlerdeki faaliyetleri engelleyen, denizin kullanım kalitesini etkileyen ve değerini azaltan madde veya enerjinin insanlar tarafından deniz ortamına doğrudan veya dolaylı olarak bırakılması olarak tanımlanabilir.
   Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde denizcilik faaliyetleri oldukça önem taşıyor. Buna itiraz eden yoktur herhalde. Sözde herkes bunu bilir ve bu yüzden denizi kirletmez. Zaten denizde ki o çöpleri de uzaylılar attı öyle değil mi?
  Eğer insan bilinçlense hiçbir sorun kalmayacak. Bu konuda Uzun Dönemli Stratejiler ve uzun dönemli stratejiler ile uyumlu olan ara tedbirler alınmalı. Yoksa tablo çok daha vahim olabilir.