Ekonomik krizlerin en önemli özelliği, sektörel olarak başlamasından kaynaklanır. Kriz önce, stokları artan sektörde başlıyor. Hızla, ekonominin geneline yayılıyor.
Türkiye'nin 2018 ekonomik krizi, inşaat sektöründe patlak verdi. Aslında krizin başlangıç yılı 2016 idi. İnşaat sektöründeki, yavaşlamayı Hükümet faizleri baskı altında tutarak önlemeye çalışıyordu. Bu gayret krizi iki yıl erteleyebildi.
Faizlerin düşük tutulma gayreti, kur artışını beraberinde getirdi. Kur artışı, sermaye hareketlerini negatif yönde tetikledi. Sermaye çıkışı ekonomik büyümeyi yavaşlattı. Kriz ekonominin tamamını sardı.
Faiz yükselmesi ile beraberinde gelen kurlardaki düşme, ekonomiye kolay yansımıyor. Zira, dolar kurunun artacağına yönelik beklentiler kırılamıyor. TL' ye olan güven kaybı, fiyatların gerçek değerinden daha yüksek seyretmesine neden oluyor. Bilhassa, gıda fiyatlarındaki artış, reel enflasyonun çok üzerinde seyrediyor.
Krizden en çok, inşaat sektörü etkilendi. İnşaat sektörü ve bu sektöre mal satanlar krizi aşamıyor. Sıkıntı büyük.
Ekonomiler, belirli limite kadar inşaat sektörünün sürükleyici etkisi ile büyümeye hız kazandırıyor. Bu kriz sonunda anlaşıldı ki, İnşaat sektörünün büyümedeki etkisi sıfırlanmıştır. Nitekim sektörel kriz, yüzde 7,4’lerde seyreden ekonomik büyümeyi, yüzde 2’lere düşürdü.
Bu ekonomik gerçekten hareketle, yapılacak işler belli oldu. Bundan böyle ülke, inşaat sektörüne kaynak aktaramayacaktır. Stokların eritilmesi ile yetinmek ve büyük ölçekli yeni inşaatlardan vaz geçmek gerekiyor.
İnşaat sektöründe yatırım yapmaya ısrar edenleri, iflas bekliyor.