Geçen yazımızda siyaset çeşitleri konusunu kuşbakışı incelemiştik. Ve demiştik ki:

İki türlü siyaset vardır

1.      Milletleri ezen yok eden siyasetler.

2.      Milletleri ezilenlerin ve ezme sistemlerin zulmünden kurtarıp bağımsız özgür demokratik, denk bütçeli laik eğitimli, sosyal bir hukuk devletinde yaşatmak, isteyen siyasetler.

Doğaldır ki bu siyasetlere geçişler yapılırken de bir siyaset izlenir. Milletleri ezen yok eden siyasetlerin değişmez iki özelliği vardır. Birinci özellik açık bütçe yapmaları ve açıkları kapatmak için para basmalarıdır. Buna karşılık emperyalizmin ezme sistemlerine ve zulümlerine son vererek milletlerini özgür ve bağımsız yaşatmak için mücadele eden siyasetler. Bu siyasetlere örnek olarak 1923- 14 Mayıs 1950 arasındaki Cumhuriyetimizin izlediği siyaseti gösterebiliriz. Bu siyaset aniden gelmez bir seri mücadelelerden sonra kurulabilir.

Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra 23 Nisan 1920 de TBMM açılmıştır. Birinci İnönü 2. İnönü savaşları kazanılmıştır. İhtilaf devletleri denilen emperyalist devletler bakıyorlar ki pabuç biraz pahalı. Yunan Ordusunu son sistem silahlarla donatarak Türk milletine tam güçleri ile çullanıyorlar. Afyon Dumlupınar Sakarya düşüyor. Düşman orduları Haymana’da. TBMM toplanarak bu gidişe çare arıyor. Atatürk Çareyi TBMM ne söylüyor. TBMM bütün yetkilerini kanun çıkarma idamları onaylama yeni vergiler koyma yetkileri dâhil tüm yetkilerini bana verecek ben bu yetkilerle Başkomutan olarak Cepheye gideceğim zaferi kazanıp geleceğim der. Der ama konu TBMM de müzakere edilmektedir. Mebusların bir bölümü bu nasıl bir hükümet şeklidir nerede vardır böyle bir hükümet şekli.  Atatürk bunun üzerine tekrar söz alır. Ve Tarihi konuşmasını yapar:

 Hükümetimiz demokratik bir hükümet değildir. Sosyalist bir hükümet değildir. Bilimsel niteliği yönünden kitaplardaki hükümet şekillerinden hiç birine benzemeyen bir hükümettir. Fakat ulusal iradeyi ulusal egemenliği gerçekleştiren bir hükümettir. Fakat ne yapalım ki hiçbirine hiçbir şeye benzemiyormuş. Biz benzememekle ve benzetmemekle övünürüz.  ÇÜNKÜ BİZ BİZE BENZERİ” (*)

Tüm yetkileri TBMM den aldı ve cepheye gitti. Zaferi kazandı ve arkasından da Büyük taarruz geldi 9 Eylülde İzmir’de bu Dünya tarihini değiştiren savaşı Türk milleti ve başkomutan kazandıktan sonra yine 4 Ekim 1922 de TBMM nin huzuruna çıkarak tarihi bir mesaj daha verdi. 14 Mayıs 1950 den sonra bir tavuk kümesi dahi açsalar bir sürü tantana yapan demokrasi kahramanlarının nutuklarını dinledikten sonra o büyük zaferin büyük Başkomutanı acaba ne dedi. Tarihe not düşelim.

Bu Anadolu zaferi tarihe bir millet tarafından benimsenen bir fikrin ne kadar güçlü ve yaratıcı bir kuvvet olduğunun en güzel örneği olarak kalacaktır. Milletimiz tek bir insan gibi gösterdiği sarsılmaz birlik ve çaba ile bu başarıyı kazanmıştır….Bu hareketi yapan ordunun babalarından ve analarından ibaret olan milletimiz bütün dünyada en yüksek, saygın ve onurlu yerini kazanmıştır. Milletimiz çekinmeksizin övünebilir. Bu en kuvvetli şartlarda hakkıdır. Ve ben böyle bir milletin ferdi olmakla en büyük mutluluğu duyuyorum….Yiğitlik meydanlarında Tanrının rahmetine kavuşan şehitlerimizin aziz ruhlarına hep beraber Fatiha’lar okuyalım.( Ayakta Fatihalar okundu) Er meydanlarında ölenlerin analarına babalarına üzüntülerimizi değil tebriklerimizi gönderelim (**)

Görüldüğü gibi ilk amaç demokrasi amaç değildir. İlk amaç Ulusal egemenlik ve tam bağımsızlıktır. Atatürk bu konuda da şu direktifi vermiştir.

Bu günkü savaşmalarımızın gayesi tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığı bütünü ancak mali bağımsızlıkla mümkündür. Mali bağımsızlığın korunması için İLK ŞART bütçemin ekonomik bünye ile orantılı ve DENK olmasıdır. (***)

14 Mayıs 1950 den sonra gelen demokrasi kahramanları Atatürk ilkelerine bağlı kalacaklarına dair yemin ettikleri halde hiç birisi bu yemine uymamışlardır. Haçlılarca dayatılan açık bütçelerle Cumhuriyetimizi tarumar etmişlerdir. AKP ye gelince bu yolun pervasız yolcusu olarak projesine uygun yolda hala daha ilerlemektedir. Atatürk gününde 80 kuruş olan bir ABD doları 2.500.000 TL dir. Yani Türk lirası ortalama 2.800.000 defa değer kaybetmiştir. İşte demokrasi kahramanları işte kurtuluş savaşı kahramanları. Siz bu yolda devam ederseniz 9 Eylülde Yunan kuvvetlerinin denize döküldüğü yerden Türk ordusu denize dökülecektir. Gidiş o gidiştir. Dost acı söyler.

(*) Atatürk diyor ki. Varlık Yayınları İstanbul

(**)Mahmut Goloğlu: Cumhuriyete Doğru.1921-1922 T. İş. Bankası Yayınları 2029. İstanbul S.357

(***) Atatürkçülük. 1. Kitap Genelkurmay Başkanlığı Yayınları