Türkiye kadar borç konusunda hassa bir ülke yoktur. Sebebi ise, koca bir imparatorluğu borç yüzünden batırmamızdan kaynaklanıyor.
Nitekim, 1881 yılında, borcunu ödeyemeyen Osmanlı Devleti, Düyunu Umumiye İdaresine teslim oldu. Alacaklı yabancı bankerlerden oluşan Düyunu Umumiye İdaresi, Osmanlı egemenliği altındaki topraklarda vergi topladı. Topladığı vergiler ile İtalyan Ordusunu finanse etti. Osmanlı, kendi parası ile finanse edilen İtalyan Ordusuna, Trablus'da yenildi. Libya ve 12 adalar kaybedildi.
Osmanlı ekonomik egemenliğini, 1881 yılında kaybetmişti. Ekonomik egemenlik kaybı, siyasal egemenliğin kaybını getirir. Nitekim, 1917 yılındaki Gazze Savaşını kaybeden Osmanlı Devleti, 1918 yılında Monodros Mütarekesi ile silah bıraktı. Silah bırakan imparatorluk yıkılır. Osmanlı imparatorluğu yıkıldı.
Türkiye Osmanlıdan devraldığı borcu 1952 yılında bitirdi. Bitirilen borç, bu günkü parayla 500 milyar doları aşıyor. Cumhuriyet Hükümetleri borç konusunda çok titiz davrandılar.
Bankerlerin amacı hiç değişmedi. Ülkeleri borçlandırmak ve borcu gerekçe gösterip siyasal egemenlik kurmak.
Duyunu Umumiye'deki bankerlerin yeni organı, Dünya Bankası ve IMF olmuştu. Bu kanalı kullanarak, ülkeleri borçlandırmak ve IMF kanalıyla, borçlu ülkelerin siyasi iradelerine ipotek koymak, yeni dünya düzeninin pratiğine dönüştü.
Bankerlerin, borç vermedeki yeni gerekçesi ekonomik kalkınma idi. Dünya bankası ekonomik gelişmeye dinamizm kazandırma amacıyla, Türkiye’ye borç veriyor ve borcu gerekçe göstererek, IMF kanalıyla siyasal kararlara müdahale ediyordu. Sonunda Türkiye 2013 yılında IMF'ye olan borcun tamamını ödedi.
2013 yılından bu güne kadar, Türkiye IMF den borç almadı. Devletin dış borcu hiç artmadı. Zira borç almasına gerek kalmadı. Buna rağmen, bankerler IMF'yi devreye sokmak amacıyla, elinden geleni yapıyor. Uzantıları basın-yayın organı ile ''BORÇ SORUNUNU'' sürekli gündemde tutuyor.
Hâlbuki Türk devletinin borcu çok değil. Kasım 2018 Ayında yayınlanan IMF raporuna göre, Türk Devletinin iç ve dış borç toplamı 230 milyar dolardır. Aynı raporda, İtalyan Devleti 2,4 Trilyon dolar ve Fransız Devleti 2,3 trilyon dolar borçlu. Japon Devleti ise 11 trilyon dolar borçlu.
Ekonomilerde nisbi rakamlar önemlidir. Borç mukayesesi bakımından, devlet borcunun ulusal hasılaya oranı mühim. Bu oran İtalya için yüzde 132, Yunanistan için yüzde 181, Japonya için yüzde 200 olarak hesaplanıyor. Türk Devletinin borcu ise ulusal hasılanın yüzde 30 'un altında seyrediyor.
Maastrihct kriteri ise yüzde 60 dır. Avrupa'da bu kriteri tutturan ülke yok. Türk Devleti ise Maastricht kriterinin yarısından daha az borçlu.
Tüm bunlara rağmen, borç senaryosu dilden düşmüyor. Yabancı bankerler, Türk Devletine borç vermek için pusuda bekliyor. Bankerlerin Türkiye’deki yayın organları ''borç propagandası yapmaya'' devam ediyor. Muhalifler de bu oyuna geliyor.
Geçen hafta Euro-Bond piyasasına sunulan, dolar üzerinden tanzim edilmiş Türk Hazine bonolarına, yüzde 4,5 faiz karşılığında 3 mislinden fazla talep geldi. Türkiye için CDS (risk primlerinin) yüzde 5 olarak öngörüldüğü bir piyasada, CDS oranından daha düşük faiz ile bono satılması, meselenin anlatıldığı gibi olmadığını gösteriyor.