Çocuk kalsaydık keşke! 
Hiç büyümeseydik. Annem saçlarımı tarayıp melik örseydi. Bende düzleştirmek zorunda kalmazdım. Babam her Pazar akşamı haftalık harçlığımı verseydi de ayakta kalmak için çalışmak mecburiyetinde olmasaydık. Hele ki bu devirde!
Çocuk kalsaydık keşke!
Sınıftan tebeşiri çalıp çizgi çizer sek sek oynardık. Yine oynasak. Hem de çizgilerin üzerine basa basa. Mızıkçılık yapsak. Arkadaşlar kızsa küsse bize. Gidip bir gofretle gönlünü alsak.
Çocuk kalsaydık keşke!
Erkek arkadaşlarımızla futbol oynamak istesek.  Onlarda; “kız oyunu değil bu” deseler. Topu alıp kaçsak. Saklambaç oynasak. Ahmet amcanın erik ağacına rahatlık vermesek. Daha aklıma gelip de cümle kuramadığım birçok haylazlığı yapsak. 
Çocuk olsak!
Çocuk kalsak!
Zamanın ağırlığı altında ezilmeseydik. Eve bir ekmek götürebilmek için saatlerce çalışmak zorunda kalmasaydık. Yine ben iyiyim ya diğerleri? Kâğıt toplayanlar, iş için canla başla çalışıp didinenler, bir avuç bozuk para ile sefa sürmeye çalışanlar…
Büyüdük!
Hayat bizi büyüttü, zorluklarla nasıl başa çıkılacağını öğretmeden terk etti gitti. Bindiğimiz halk otobüslerini lunaparklardaki çarpışan otolara benzettik kimi zaman. Kimi zaman da elimize aldığımız tornavidayla tamirat yaparken, bir çocuğun masumca oyuncağını onarmasını hayal ettik. İşe geç kaldığımızda koştura koştura yollarda ilerlerken, sanki ebelemece oynuyoruz da ebe gelecek diye uzaklaşıyorduk olduğumuz yerden. 
Büyüdük!
Çocukken düştüğümüzde dizimiz kanasa ağlar, feryat figan ederdik. Annemiz yaralarımızı sarardı. Şimdi kan revan içinde çalışmaya devam ediyoruz. Etmek zorundayız. Yaşamak için bir lokma ekmeğe muhtacız. Çalışmalıyız.
Büyüdük!
Kocaman insanlar olduk. Çocukça bir davranışta bulunsak ayıplanıyoruz. Çocuk gibi davranma etiketi yapışıyor üzerimize. Oysa çocuk olmak kadar güzel bir şey var mı şu gelip geçici dünyada? 
Çocuk kalabilmeyi başarabilseydik keşke! Büyüdük! Kocaman insanlar olduk. Ayıp değil mi arkadaş? Çocukça davranılır mı hiç?