Ekonomik göstergeler pozitif görünüyor. İMF dahi, Türkiye'nin 2017 büyüme oranını yüzde 5,1 olarak revize etti. Buna rağmen herkes ekonomiden şikayet ediyor. Şikayetin nedeni tüketim kısılmasından kaynaklanıyor.
Milli Gelir= Tüketim + Tasarruf olarak formüle edilir. Tasarruf=Yatırım şartı vardır. Yani ülkeler tasarrufundan daha fazla yatırım yapamaz. Ayrıca, ülkeler ürettiğinden fazla tüketemez. Tükettiği taktirde farkı borç ile kapatmak zorunda kalıyor.
Tüketimimiz yerinde. Ortalama nüfsun genç olmasının tüketimde önemli etkisi var. Çocuklar, elinde bilgisayarlı cep telefonu ile oyun oynuyor. Sadece bilgisayarlı telefonlara 15 milyar dolar ödedik. Cari açığın yarısı buradan geliyor. Cari açık olan ekonomilerin makro bazda ürettiğinden daha fazla tükettiği kabul edilir. Aradaki fark borç ile kapatılıyor.
Türkiye'nin tasarruf sorunu var. Tüketimdeki artış yüzünden yeterli tasarruf yapamıyoruz. Toplam tasarruflar, toplam yatırımlara sınır koyar.Türkiye daha çok tasarruf etmeden yatırımları artıramaz. Tasarruf ya gönüllü olarak tüketimin kısılmasından ya da zoraki olarak vergileri artırmak yoluyle elde edilebilir.
Gönüllü tasarruf artışı, bankaların mevduata uyguladığı faizin enflasyon oranının üzerinde olmasına bağlı. Faizler düşük olduğu zaman tüketim artar, tasarruf azalır. Tüketici kredi faizlerinin, enflasyondan daha düşük olması durumunda tüketimde sıçrama meydana gelir. Nitekim Hükumet faizsiz kredi veriyor. Tüketim artıyor. Artan tüketim, tasarruf dar boğazı yaratıyor.
Hükumet tasarrufları artırmak için ikinci yolu, yani vergileri artırarak tüketimi kısmayı tercih ediyor. Tüketim kısılması vatandaşı rahatsız eder. Ekonomi büyüyor ve fakat yüksek vergiler nedeniyle, bu büyüme vatandaşa yansımıyor.
Hükumet faiz sendromunu aşmadıkça problem çözüleceğe benzemiyor.