İşsizlik artıyor. En son TÜİK verilerine göre işsizlik oranı yüzde 12,7 oldu. 2014 yılının son ayında bu oran yüzde 10 idi. Genç işsizlerin durumu daha da kötü. Oran, yüzde 20 den yüzde 24'e çıktı. Her dört gençten birisi işsiz.

Ülkede sanayi yatırımı yok seviyesinde. Sanayici, amortismanlardan daha fazla yatırım yapmıyor. Fabrikalar kapanıyor. Siyasi iktidar, inşaat sektörüne önem veriyor. İnşaat sektörü rant kapısına dönüştü. Ülkenin kıt kaynaklar dağa, taşa beton dökülerek harcanıyor.

Konut sektöründe müteahhitler zor duruma düşüyor. Emlak Konut "gelir paylaşımı" esasına göre yaptırdığı konutları, kendisi satın alıyor. Böylece devlet parası ile müteahhitler batmaktan kurtuluyor.

Konut sektöründe alım-satım vergisi ve KDV indirimi yapıldı. Satış vaadi sözleşmelerinde, damga vergisi kaldırıldı. Konut alan yabancılara oturma hakkı veriliyor. Emlak Konut 60 aya kadar faiz almadan konut satıyor. Ancak konut satışlarında beklenen artış olmuyor. Denilebilir ki, inşaat sektörü limite ulaştı.

İnşaat sektorünün limite ulaşması, siyasi otoritenin tercihini kökten sarsıyor. İnşaat sektörüne girdi üreten tüm şirketler güç durumda. Durgunluk ekonominin tamamına yansıyor. İşsizliğin bir nedeni de inşaat sektörünün limite ulaşmasıdır.

Siyasi otorite ile Merkez Bankası arasındaki anlaşmazlığın tatlıya bağlandığı görünümü var. Fakat realite öyle değil. Merkez Bankası hür iradesi ile faizlere dokunamıyor. Bu nedenle kurları kontrol edemiyor. Yıl başından beri Merkez Bankası "repo ihalesi" açamadı. Piyasayı, geç likidite penceresi faizi ile fonluyor. Zira, en yüksek faiz bun işlemden dolayı talep edilebiliyor.

Merkez Bankası normalleşme sürecine geçemiyor. Görünen o ki "referanduma kadar" işleri idare etmeye çalışıyor.

Türkiye "orta gelir tuzağına" yakalandı. Bu kafayla ve bu ekonomi politikasıyla sistemin daha fazla yürümesi mümkün değil. Ülkeye yazık oluyor.