10 Nisan ile biten hafta sonu itibariyle bankalarda 154 milyar lira tasarruf fazlası var. Bu fazlalık, Türk halkının ekonomik kriz dönemlerinde tüketimini aşırı kısmasından kaynaklanıyor.

Koronavirüs epidemisi yüzünden, insanlar eve kapandı. Vatandaş para harcayacak fırsat bulamadı. Epidemi nedeniyle, bir ayda meydana gelen tasarruf artışı, 93 milyar liradır. Bir ay sonra bu rakam daha da artacak. Zira, evden çıkma yasağı devam ediyor.

Bankalarda tasarruf fazlası olduğu zaman, toplam krediler/toplam mevduat oranı birin alına düşer. Böyle bir sonuç, reel faizlerin düşmesi olarak sonuçlanır.

Ancak önemli bir sorun var. Türk ekonomisi para ikamesi yaşıyor. Para ikamesi demek, vatandaşın yabancı paraya itibar etmesi ve mevduatını döviz olarak tutması demektir. Para ikamesi olduğu zaman, kur artışlarının maliyeti bankaların omuzunda kalır.

Bankalar, para maliyetlerini kredilere yansıtmak zorunda. Aksi taktirde zarar eder. Mevduat fazlalığının bir nedeni de kur artışından geliyor. Kurlar arttıkça, Tl cinsinden mevduat da artıyor. Halbuki bankalar TL üzerinden kredi veriyor. Aradaki fark, bankalarda mevduat artışı olarak görülüyor.

Hükümet adamları, bu ilişkinin farkında değiller. Reel anlamda mevduat artışı çok değil. Büyük kısmı , PARASAL anlamda kur artışından geliyor.

Ortada önemli bir çıkmaz var. Faizler düşer ise, likidite dövize döner. Sebebi ise para ikamesidir.

BDDK idari tedbirler ile kredilerin artırılmasını talep ediyor. Bu amaçla, bankaların Aktif Rasyosunu yeniden düzenledi. Amaç, bankaların daha fazla kredi vermeye zorlamak. Ancak, BDDK da farkında değil. Bankalardaki mevduat fazlası, TL cinsinden. Halbuki, mevduatın yarısı döviz olarak tutuluyor. Kur arttıkça, mevduat artmış görünüyor.

Hükümet adamları, para ikamesi sorununu çözmeden PARA POLİTİKALARI ile sonuca ulaşamaz. Bu gerçeği, görmeleri gerekiyor. Zira, finans kesimindeki dengeler bıçak sırtı üzerinde gidiyor.