Eğer bu geçtiğimiz günlere bir ad vermek zoruna isek bu günler için “ Zoraki günlerimiz “ diyebiliriz. NEDEN böyle yazdık açıklayalım. Demokrasiye yeniden kavuşmak zorundayız. Onun için de bu geminin içinde 7 Hazirana kadar seyir yaparak salimen demokrasi limanına yanaşmak zorundayız. Hep yazıyoruz. Bir milletin parası ezilebiliyorsa o millet de ezilir. 14 Mayıs 1950 den sonra paramızın ezilmediği milletimizin ezilmediği bir gün yaşamadık. Yani demokrasi denilebilecek bir gün görmedik. Bu iş bu kadar kesin ve açıktır.

Şimdi soruyorum bu yazıyı okuyan büyük milletim. Siz bu güne kadar artık ucuzluktan bıktık zam istiyoruz diye bir talepte bulunan bir kişi gördünüz mü? Zam demokratik bir istek midir? Zamsız da bir gün görmediğimize göre demokratik bir gün de görmedik Demokratik bir gün görmedikse demokratik günlerin tersini gördük. Yani faşizm gördük bol bol faşizm yaşadık. Yaşadıklarımız neden faşizmdir? Çünkü açık bütçe demek soframızdan çocuklarımızın önünden etin sütün yumurtanın alınması demektir. Açıklanan nedenlerle Faşizm ve diktatörlük kelimeleri Siyasi dilde kullanılan güncel kelimeler olup siyasetçiyi değerlendirmek amacıyla veya milletimize bu siyasetçiyi anlatma amacıyla kullanıldığı zaman hakaret suçunu oluşturmaz. Gel gör ki: Aykutalp Avşar adlı bir öğrenci. Sayın Erdoğan'a diktatör dediği için 14 ay hapis  almış ve Yargıtay da bu kararı onaylamış. Aykutalp Avşar polis tarafından yakalanarak ceza evine konulmuştur. İnanılması mümkün olmayan bir karar ve uygulama. Eğer bu çocuk sadece bu sözcüğü kullandığı için mahkûm olmuş ceza almış ve cezası da Yargıtay’ca onaylanmışsa Türk milleti 14 Mayıs 1950 gününden bu yana faşist bir bir dikta rejimi içindedir demek hiç de yanlış olmaz.

 

Açık bütçeler ve hukuk

Siz 14 Mayıs 1950 tarihinden bu yana Türkiye Cumhuriyetini Anayasamıza göre idare edeceğinize anayasayı ihlal ederek yaptığınız açık bütçelerle Türk Milletinin cebinden katrilyonlarca para alanlara demokrasi kahramanları demeye kalkarsanız olmaz. Bu yola mubah yol öyleyse " Durmak yok yola devam " derseniz hiç olmsaz. Olmadığı hala daha göremedinizse o da olmaz. Bu gidişinizin iyi olmadığını görmek için kâhin olmak gerekmez. Kuralsız kitapsız deftersiz Anayasasız Cumhuriyet idare edilemez. Seçimler dâhil artık Türkiye'de hiç bir şey hukukun garantisi içinde değildir. 

 

Anayasayı artık ihlal etmeyin

 "Anayasayı artık daha fazla ihlal etmeyin" diye feryat ediyoruz. Çünkü bu güne kadar 1982 Anayasasının ihlal edilmeyen hemen hemen hiç maddesi kalmadı. Şimdi de Yüksek Seçim Kurulunun bir kısım yetkilerini RTÜK( Radyo Televizyon Üst Kurulu) vermek üzere torba yasa hazırlanmıştır. Ancak  bu yasaya TBMM geçit vermemelidir. Çünkü anayasayı ihlaldir.
Anayasa madde 79: Seçimler yargı organlarının  genel yönetim ve denetimi altında yapılır. 
Bu madde gayet sarih ve açıktır. YSK ( Yüksek Seçim Kurulundan) seçimle ilgili bir yönetim ve denetim görev ve yetkisini alıp RTÜK 'a veremezsiniz. Çünkü RTÜK  bir yargı mercii değildir. AKP nin gözü dönmemiş milletvekillerine ve vicdanlarına sesleniyoruz. Bir kişinin arzu ve isteklerine uyarak Türkiye'mizi çok tahrip ettiniz.  Hiç olmazsa ilkokul mezunu bir kimsenin dahi anlayabileceği bu kadar basit hukuk kuralını görmeksizin Anayasayı ihlal etmeyin. Bu oyuna gelmeyin. Ayrıca seçimlerle, ilgili yasa değişiklikleri bu seçimde uygulanamaz. Ancak gelecek seçimlerde uygulanır.

Ey gözleri Anayasayı ve milletin gözyaşlarını görmeyenler… Siz gerçekten Türk milletine hizmet etmek istiyor musunuz? O zaman bütçenizi denk yapın yani ayağınızı yorganınıza göre uzatın.Açık bütçelerden vaz geçin Ve Türk gençlerinin dünyadaki düşman devletlerle savaşabilecek bir eğitim sistemi olan Laik eğitime dönün. Aksi halde 7 Haziran’da büyük Türk milleti size dur diyecektir. Buna da hazır olun.

Dost acı söyler.