TUİK verilerine göre işsizlik oranı yüzde 13,4 olarak açıklandı. Yüksek bir rakam. Ülkemizde, 4,5 milyon işsiz var. Gizli işsizleri hesaba kattığımız zaman, işsiz sayısı 5 milyonu aşıyor.

İşsizlik ülkenin eskiden gelen sorunudur. 1960 lı yıllarda İşsizlik oranı çok yüksekti. Türk insanı, işçi olarak Almanya’ya gitmek zorunda kaldı.

İstanbul- Tophanedeki, yüksek kaldırım yolu üzerinde, Almanların işçi bürosu vardı. Almanya’ya gitmek için buradan sağlık raporu almak gerekiyordu. Alman doktorlar, Almanya’ya gidecek işçileri sağlık kontrolünden geçiriyordu. Sırada binlerce kişi vardı.

1967 yılında, ben de Almanya’ya işçi olarak gitmek için bu kuyruğa girdim. İçeri girdiğim zaman şaşırmıştım. İnsanların dişleri dahi kontrol ediliyordu. Adeta KÖLE seçiliyordu. Türk olmaktan utanmıştım.

Elime biraz para geçerse mutlaka fabrika açıp insanıma iş vermeye yemin etmiştim. İki adet fabrika açtım. Birini yaşatayım derken diğerini satmak zorunda kaldım. Onu da devlet kapattı.

İşsizliği azaltmanın tek yolu vardır. İş yeri açmak.

Türkiye'deki hukuk ve idari düzenlemeler, iş yerini yaşatmak amacıyla değil, kapatmak amacıyla işliyor. 10 işçi çalıştıran bir iş yeri, beş yıl sonra kapanıyor.

Kazara, iş ya da idare mahkemesine, iş sahibinin yolu düşmesin, mutlaka davayı kaybediyor. Memurlar, iş sahibini baştan suçlu sayıyor. İş sahibi, istihdam ettiği işçi başına, ilave prim ödüyor. İş yeri sahibi, işini kapatsa dahi maliye ve sigortaya karşı sorumluluktan kurtulamıyor.

Böyle bir uygulamanın olduğu yerde ilave iş yeri açılmaz. Mevcut olanlar da kapanır. İşsizlik artmaya devam eder. Türkiye, acil istihdam reformu bekliyor.