İnsanların geçimini topraktan sağladığı tarımsal üretim aşamasında toplumsal yapı üretimi yaptıran efendiler ve üretimi yapan köleler olarak ayrışıyordu. Köleler çalışıyor toprak sahiplerine, din adamlarına , askerlere ve memurlara bakıyordu.

Bu yapı sanayi üretim aşamasında pek değişmedi. Köleler güya özgür işçiye dönüştüler. Ancak ücret seviyesi hiç bir zaman, işçinin kendini yeniden üreterek, üretime katılmasını sağlayacak seviyenin üzerine çıkamadı. Toplum üretimi yapan emekçiler ve üretimi yaptıran patronlar olarak ikiye ayrıldı. Sanayi toplumunda dahi üretimden din adamları, asker ve memurlar pay almaya devam ediyor.

İleri sanayi toplumları uluslar arası ticaretin lehe işlemesi sayesinde fakir ülkelerden para kazanıyor. Bu sayede işçilerine daha fazla ücret verebiliyor. Aslında verilen fazla ücret geri kalmış toplumların ekonomik artıklarıdır. Bu sayede kapitalist sistem işçi hareketlerini önleyebiliyor.

Emeğe verilen fazla ücret elinden alınmalıydı. Aksi taktirde özgür insan ideasına ulaşılabilir ve efendilerin egemenliği sona erebilirdi. Bu nedenle kredi mekanizması ile tüketim toplumu yaratıldı.

İnsanların gelecek otuz yılda elde edecekleri gelirleri bu günden tüketmelerini sağlayacak TÜKETİCİ KREDİ mekanizması icat edildi. Bu sayede toplumun büyük çoğunluğu KREDİ KÖLESİNE dönüştürüldü. Bu dönüşüm devam ediyor.

Günümüz dünyası kredi köleleri ve kredi efendileri olarak ikiye ayrılıyor. Kredi köleleri üretimi yapıyor. Din adamlarına, memur ve askerlere bakıyor, kredi efendilerinin zenginliklerine zenginlik katmaya devam ediyor.

Kredi vererek toplumu yönetenlerin finansal yapısı piramite benziyor. En tepede FED var. Tüm dünya tepeden idare ediliyor.