Hayatımızda kaç defa tek başına karar alabiliyoruz ki? Bir mi? İki mi? Belli sayıyı geçmiyordur. Sebebi ise sürekli birilerine sorma ihtiyacı aşılanıyor zihnimize.
Bizim de bir işi tek başına yapamayacağız diye ödümüz kopuyor.

 

Annemize sormadan bir şey yiyip içemezdik. Okulda öğretmenlerimize danışmadan bir şey yapamazdık. Arkadaşlarımız girdi hayatımıza… Dostlarımız, canlarımız… Konuştuk, dertleştik, planlar yaptık. Ama hep birlikte yaptık. Yer yer fikir aldık birbirimizden. Ne hikmetse yine yalnız değildik!

 

Hayatımıza televizyon girdi. Bir an onsuz olamayacağımızı da düşündük. Evet, hala da düşünmekle meşgulüz. Günümüzün birçok kısmını bu kutuya bakarak geçiriyoruz. Televizyon severlerin savunması şu oluyor;

 

-Gündemi takip ediyorum…

 

Bana göre gündemi sadece televizyon izleyerek takip edemezsin. Gazeteler, haftalık çıkan dergiler de makul bir çözüm. Hem okumak için ayrılmış bir zaman dilimi ortaya çıkmış oluyor.

 

Söylemeden de geçemeyeceğim. Televizyon haberlerinde de her kanal aynı haberi önümüze getiriyor. Olmadı ertesi akşam ısıtıp tekrar sunuyorlar. Gerekli açıklamaları da mevcut; dün akşam verdiğimiz haberimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yorumlarımız şöyleydi, böyle oldu… Diye uzayıp giden zaman öldürücü kuru gürültü.

 

Her şeyden vazgeçtim, kendi siyasetimizi bile yapamaz duruma geldik. Bir kelime ile solcu, bir kelime ile sağcı olabilmekteyiz. Yani diyeceğim o ki; yine kendi başımıza açıklama yapamayacağız. Bizi desteklemeleri için bir kişiye ihtiyacımız var.

 

Bir ben, bir inandırıcım, bir inandıracağım. Ettik üç. Elde var bir. Kalan iki nereye gitti?

 

Oyun içinde oyun oynuyoruz. Haberimiz yok, oyunlar üzerimizde oynanıyor. Düşünmekten yoksunlaştırılıyoruz. Bir kutuya bağımlı hale gelip, o ne derse doğruymuş gibi pohpohluyoruz. Başkalarının düşünceleri, biz farkında olmadan beynimize empoze edilmekte.

 

 

Bana göre televizyon eğlence aracıdır. Öyle de kalacaktır. Bu bilinçle izlediğim sürece sorun yok diye düşünüyorum. Bundan yaklaşık dört beş yıl önce çizgi film izleyen çocuklar kendilerini pokemon zannedip balkondan atlamaya kalkmışlardı. Zarar çocukluk yaşından başlıyor. Sağlıksız bireyler oluyoruz.

 

Annelerin çocuklarını oyalama aracı, dizi severlerin vakit öldürme aracı, babaların siyaset, erkek kardeşlerin futbol merakı… Ve daha nicesi.

 

Kitap mı, gazete mi, dergi mi, televizyon mu? Tamam, hepsi iyi güzel ama dozunu ayarlamak lazım. Bir kanal haberleri verirken magazine geçerse o benim için ölüdür. Nedeni de; haber bulamayan habercilerin, can sıkıntısı ve boşluk doldurmaları… Kırk beş dakikalık haber bülteninin on beş dakikası asıllı haber, gerisi zaman kaybı ise; o kumandadaki kırmızı tuş a basmak da görevimdir.

 

Evet,

Zaman geçmeden oyunun sonu gelmeli… Biri kaçan zamanı ebelese de oyun bitse…