Parlamenter sistem Krala karşı demokrasinin zaferi olarak ortaya çıkmıştır. Batı toplumları Kralın yetkilerini seçilmiş Parlamentoya devrederken, Kralı Hükumet ve Devlet Başkanı olarak onurlandırdılar.

Avrupa'daki Krallar bu yetkiyi çok nadir olarak kullandı. İngiliz Kralları 1. Dünya savaşından sonra bu yetkiyi hiç kullanmadı. Teorik olarak Devlet Başkanı olsalar bile, Başbakanlar Hükumet Başkanı olarak siyasi otoritenin temsilcisi oldu.

Krallık rejimini devrim ile sona erdiren ülkelerde Cumhuriyetler kuruldu. Parlamenter sistem Cumhuriyet idaresi ile iki başlı yapı kazandı. Bir tarafta Cumhurbaşkanı Devletin ve Hükumetin başı sayılıyor, diğer tarafta Başbakan siyasi otoritenin başı sayılıyor.

Ancak geçiş aşamalarında parlamenter sistem tayin edilmiş Başbakanlar dönemi yaşıyor. Bu dönemde atanmış Başbakanlar otorite zaafı yaşıyor.

Rahmetli Özal'ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Türkiye bu siyasi sorunu yaşadı. Sn. Demirel döneminde de benzer sonuç seçilmiş olmasına rağmen Sn. Çiller için de yaşandı. Rahmetli Ecevit döneminde Cumhurbaşkanının kitapçık fırlatmasıyla 2001 krizi tetiklendi. Sn. Sezer'in Cumhurbaşkanlığı döneminde Erdoğan Hükumetleri büyük sıkıntı çekti. Şimdi aynı sorunu tekrar yaşamaya başladık.

Parlamenter sistem bu problemi çözmek zorunda. Zira Cumhuriyet rejimlerinde seçilmiş Cumhurbaşkanı ile tayin edilmiş başbakan arasında yetki karmaşası ortaya çıkıyor.

Sorumsuz Cumhurbaşkanı yetkileri kullandığı zaman, sorumlu Başbakanın Bakanlar üzerinde otoritesi sonlanıyor. Hükumet içerisinde bulunan Bakanlar, Başbakanın Bakanı değil Cumhurbaşkanının Bakanı olarak görev yapıyor. Sistemin ahenkli işleyişi sona eriyor. Siyasi krizin ayak sesleri duyulmaya başlıyor.