Şimdilerde kentten köye göç modası var. Uzun yıllar büyük kentlerde yaşayanlar hayalindeki köye dönüyor. Kentin trafiğinden,gürültüsünden,stresinden uzak sakin bir yaşamı tercih ediyor.
Kentten köye gelenlerin bir bölümü geldikleri yerin düzenini bozuyor. Dün yazdığımız gibi hayvanların gübresinden,kokusundan rahatsız olup köylüleri şikayet ediyor. Büyükşehir Yasası ile mahalleye dönüştürülen köyler için bu tarz insanlar tehlikeli. Aldıkları emekli maaşı ile köyde gül gibi geçinirken, köylünün geçimini sağlamak için yaptığı üretimi engelleyebiliyorlar.
Birde gittikleri köye ışık olan,bilgi taşıyanlar var. Köylü ile kaynaşıp onların sorunlarını kendine dert edinenler var. Gazeteci meslektaşımız Sedat Kaya onlardan biri. Yıllardır spor medyasında muhabirlik,yöneticilik,yazarlık yapan Sedat Kaya sevgili eşi Nurcan Kaya ile birlikte Datça’da bir köye yerleşti. Bir ayağı İstanbul’da diğeri Datça’da. Köyde olup bitenleri, sorunları,yaşananları,insan manzaralarını sosyal medyada paylaşıyor.Müthiş etkileyici bir kalemi var. İşte o yazılardan biri:
******
Şehirden indim köye…
Bizim köyün en çalışkanlarındandır Abdullah amca..Eker, biçer, sürer.Hiç boş durmaz..
Ankara’ya gitti, üç günlüğüne..Torununun mezuniyet törenine..
Giderken tembih etti..Tavuklar ve bahçe sana emanet diye.. Yiğitliğe leke sürmedik..Tamam dedik, merak etme..Çok anlarım ya!..
Günde üç kez tavukları besleyeceğim..Üç kez de bahçeyi sulayacağım..
Tavuklar sürü gibi..50-60 tane..Horozlar da başlarında..Bir de cibiler.. (civciv) Onlar da 10-15 tane.. Yerde tilkilere kaptırmamak lazım..Gökte de uçan şahanlara..
Tüm gün nöbetteyim..Aslında nöbet başkasında olması lazım..
Abdullah amcanın bir köpeği var..İsmi Dufy..Golden kırması..Daha 3 aylık yavrum..Tilkiyle, şahanla baş edemez daha..
Bahçe desen bostan maşallah..Sula, sula doymuyor.. Ama ne ararsan var..Domates, biber, patlıcan..Maydanoz, semiz otu, soğan..Roka, bamya, fasulye..Kabak, karalahana ve barbunya..
Yerel tohum..Yüzde yüz organik..Bir de meyve ağaçları..Yediveren limonu..Yaz portakalı..Armut, avakado, hünnap..Kayısı, nektar..Zeytin, badem ve de nar..
Maydanozlar yağmur gibi sulanacak..Zeytin ve nar sulanmayacak..Diğerlerine su alttan verilecek..
Anlayacağız, işim zor dostlar..Bana tam gün mesai var..Irgat gibiyim yani..Ama değiyor vallahi..Sabah kümesten yumurta…Sıcak sıcak, taze taze..Bahçeden domates, maydanoz, biber..Şeker maşallah şeker..Kahvaltı beş yıldız, on numara..Sonra meyve saati..Canın ne çekerse, kopar..Hepsinden azar, azar..Akşam yemekte çeşit çeşit sebze..İster türlü yap..İster meze..İster pilaki fasulye..
Desenize..Görmemişin oğlu olmuş..Şehirden inmiş köye..
Aslında çok şanslı bir ülkenin çocuklarıyız..Dört mevsim güneşimiz var..Bereketli topraklarımız..Ama kötü yönetiliyoruz.. Bir tarım ülkesi olmamız gerekirken..Üretmek yerine, tüketiyoruz..Bağımsız bir tarım politikamız olsa..Kendimize yeter, artarız bile..
Bakın kalkınmış ülkelere..Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Kanada..Sadece sanayide önde değildirler..Tarımda da bizden iyiler.. Nedense onlarda hiç “biber fiyatları patladı” diye bir haber yok..Veya “Domates el yakıyor..”Ya da “Fasulye artık etten pahalı” diye..
Peki bizde niye?..
Çünkü onlar üretiyor..Biz tüketiyoruz..Bir kilo patlıcan tohumu alabilmek için dışarıya 7 ton patlıcan satmak zorunda kalıyoruz..Ya da..Bir kilo domates tohumu alabilmemiz için 3 bin 429 kilo domates satmamız gerekiyor.
Tohumlar kimden?..One minute İsrail’den..Çöl ülkesinden..Sen “one minute” diyorsun.. O ver “one billion dolars” diyor.. Badem gözle baka kalıyorsun..
O yüzden tarıma sahip çıkmalıyız..Toprağımıza sahip çıkmalıyız..Ve de köylümüze.. “Milletin efendisi” deyip, Ankara Ulus’a sokmadığımız köylümüze.. Köylü aslında Türkiye’yi doyurur..Ama kendi doymuyor..Mazota, benzine, ilaca, tohuma her gün zam yaparsan, lanet olsun diyor.. Ekmekten, biçmekten vazgeçiyor..Toprağını da satıp gurbet ellere kaçıyor..
Bizim meslekte tarımda uzmanlaşmış en iyilerden biridir Ali Ekber Yıldırım. Doğrusu O’nun yorumlarını merak ediyorum..
Neyse..Tavukları kontrol vakti..Tilki, Şahan gelmesin de..
(Sedat Kaya, Datça)
*****
Bu ülkede tarım politikasını belirleyenler,uygulayanlar Sedat gibi, üç gün Abdullah amcanın işini yapsa,köylüyü anlayabilse,gerçekleri görebilse tarımda dünyanın en ileri ülkelerinden biri olurduk. “Köylü Milletin Efendisi” diyen Atatürk Ankara’nın bozkırında çiftlik kurarak tarım yaptığı için köylüyü en iyi anlayandı. Bugün çiftliğin yerinde saray olunca tarımın hali de böyle oluyor Sevgili Sedat.