Sanayi üretimi, sermayeli üretimdir. Sermaye olmadan, fabrika kurulamıyor, hizmet birimi inşa edilemiyor. Toplum, tarımsal üretim aşamasından, Sanayi Üretim aşamasına geçemiyor.

Tarımsal ekonomilerde, sermaye biriktirmek üzere kurallar işler. Bunları aşağıdaki şekilde özetlemek mümkün.

1. Tarımsal ürünü, üreticinin elinden kaparak sermaye biriktirmek en ilkel yoldur. En yaygın örneği TEFECİLİK şeklinde cereyan eder. Nerede tarımsal bir ürün üretimi var ise orada mutlaka tefeciler vardır. Zira, ekonomideki sermaye birikim kuralı, tefecilik yoluyla, işlerliğini sürdürür.

2. Tarımsal ürün ihracata yönelik ise, orada mutlaka üreticinin elinden ürünü kapmak üzere TEKELCİ alıcılar ortaya çıkar. Müstahsil üretir, ama katma değeri tekelci alıcılar tarafından elinden alınır.

Yukarıya çıkardığım iki temel kural, piyasalar tarafından organize edilir. Ürün üretilmeden, köylü finanse edilir. Organizasyon, tarladaki ürünün sahibidir. Üretici, aslında KÖLEYE dönüşen zavallıdır.

Diğer bir yöntem Rusya'da denendi. Devlet otoritesi kullanılarak, tarımsal üretim aşırı vergilendi. Açlık pahasına, sermaye birikimine, tarım kaynaklık etti.

Osmanlı İmparatorluğunda, devletin yaşamı tarıma dayanıyordu. Osmanalı köylüsü hem devleti finanse ediyor ve hem de ürettiğini, ÇORBACI denilen azınlıkların oluşturduğu tacirlere kaptırıyordu. Çorbacı tabiri, aç sefil şehre malını indiren köylülere, bir tas çorba ikram edilmesinden kaynaklanıyordu.

Osmanlı'dan devraldığımız düzen hiç değişmeden devam ediyor. Tarım, vasıtalı vergiler ile Devleti finanse ediyor. Aracılar, tefecilik ve tekel kurarak tarımdaki ekonomik artığa el koyuyor. Tarımsal üretim, sermaye birikimine kaynaklık ediyor.

Eski tefeciler Sanayici oldu. Halkı sömüren tekelci alıcılar, iş adamı adı altında İTİBAR görüyor. Müstahsil ise, KÖLELİKTEN kendini kurtaramıyor.

Şinasi Kara