Türkiye'de yerleşik bankalar, yurt dışındaki bankalardan aldıkları borçlara , konsorsiyum kredisi deniliyor. Bir de Sekuriditasyon kredileri var. Bunlar da banka aktifleri karşılığı kullanılan kredilerdir. Ayrıca bankalar döviz cınsinden banka bonosu çıkarıyor ve Avrupa para piyasasından borçlanıyor.
Bankaların bu şekilde borçlanmalarının toplamı 170 milyar doları buluyor. Bankalar yurt dışı banka hesaplarına 29 milyar dolar tutuyor. Acil ihtiyaçlarını karşılamak için tutulan bu paralara kolay dokunulmuyorlar.
2001 krizinden önce, bankalar yurt dışından kredi alıyor. Parayı Türkiye'de batırıyor. Ödeme güçlüğüne giriyordu. Yabnacı bankerlerin parası batıyordu. Hükumetler özel sektorün borcu diyerek, bankaların batırdığı paraya karışmıyordu.
Alacaklarını garantiye almak için bankerler 2001 krizini yarattılar. Dönemin Maliye Bakanı Temizel gibi sermaye düşmanı birinin iktidarda olması krizin hızlanmasına neden oldu.
Kriz ortaya çıkınca, denize düşen yılana sarılır misali ülke önüne konulan reçeteyi kabul etti. Koşulların en önemlisi "bankalarin yurt dışı borçlarına Hazine kefaleti" idi. Bu hakkı kazandılar. Şu anda Türk Hazinesi bankaların dış borcuna karşılık kefil durumunda.
İşi sğlama almak için BDDK kuruldu. Gayet etkin çalışma yapıyor. Bankalar da işi ciddi tutuyor.
Bankalar dış borcuna karşılık, ülke dışına 10 milyar dolar civarında faiz ödüyor. Bu faizi ödemek için bankalar, faiz komisyon adı altında vatandaşın canını yakıyor.
Düzen kurulmuş. Yabancı bankerler kağıttan ibaret doları bankalara veriyor. Bankalar milleti soyup, soğana çevirerek topladığı paraları yurt dışındaki bankerlere aktarıyor.
Zarrab olayı ile ilgili olarak bankalara "ceza uygulaması" gündeme geldi. Bankerler arasına "Türkiye'den alacağımızı alıyoruz. Düzeni bozmayalım" tartışması yapılıyor.
Ceza uygulandığı taktirde "banka borçlarına verilen hazine garantisinin kaldırılacağından" korkuluyor.