Önümüze getirilen Anayasa değişikliği partiler üstü bir meseledir, referandumun Türkiye’nin demokratik bir devlet olarak yoluna devam edip etmeyeceğidir, tüm kuvvetlerin tek bir kişiye bağlanması ve o kişinin de denetimsiz bırakılmasıdır. Her kim olursa olsun beldi şehit kanlarıyla ödenen Türkiye’nin tapusu tek bir kişiye verilmemelidir. 
Her hayal, yaşam duvarında gelecek adına bir tuğla koymaktır.
“Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”
Cumhuriyet adına, demokrasi adına, özgürlük adına, çocuklarımızın geleceği adına, hepimize emanet edilen bu vatan adınamücadele etmek, direnmek en erdemli onurumuzdur. 
“Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.Bu temel senin en kıymetli hazinendir.”
Umudunu asla kaybetmeyen yoktan var olmayı bilen kahraman bir neslin yeniden kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin bekçileri olarak, geleceğe sımsıkı sarılarak yüreğimizdeki umudumuza tutunarak, ülkemizi yeniden aydınlık ve çağdaş geleceğe halkımızla birlikte taşımak birinci vazife olmalıdır.
Çünkü;
“İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır.
Özgürlükleri ve demokrasiyi yok etmeye çalışan Anayasa değişikliği ile getirilmek istenen, tek adam kimliği ile diktatör yaratacak olan Başkanlık sistemine karşı, mücadelemizi sürdürmeye seferber olmalıyız.
 Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!”
İnsan hakları ve hukukun çiğnendiği, demokrasinin yok edildiği, süreçte “Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir” ülke olarak halkımızla daha fazla kenetlenerek, karşımıza çıkarılan engelleri ve dayatmaları sabırla bertaraf etmeyi başarmalıyız.
Var olma mücadelesi verdiğimiz bu süreçte, siyasal ve kişisel hırsların ülke çıkarlarının önünde tutulması ulusumuza ve halkımıza yapılacak en büyük ihanettir.
“Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.”
Temel hak ve özgürlükler başta olmak üzere, gerekçesi ne olursa olsun demokrasi ve hukuk kurallarını hiçe sayarak, rejim değiştirme çabası içine girenlerin, toplumsal barış ve huzuru tehlikeye soktuklarının bilinci içinde olmalarını ve yapıtlıkları yanlıştan bir an önce geri dönmeleri gerekmektedir.
Koşullar ne olursa olsun, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, karşılaşılan bu bütün zorlukları aşacağına olan inancımız tamdır. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar ilelebet yaşayacaktır.
Çocuklarımızın geleceği için;
Geleceğe refah içinde güvenle bakan, mutlu ve huzurlu bir Türkiye için, sorunlar karşısında asla kaygıya,korkuya,umutsuzluğa ve yılgınlığa kapılmadan, koşullar ne olursa olsun her zamankinden daha fazla demokrasiye sahip çıkarak yanlış olan ve değiştirilmek istenen anayasal düzene, tek adamlık sistemine birlikte “hayır” demeliyiz.Söz konusu olan vatandır.
“Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”