Dünyanın farklı yerlerinde gülümsemenin önemi üzerine yürütülen deneyler sayesinde, yalnızca gülümsemenin yeterli olmadığını biliyoruz. Gülümseme içten olmalı ve gerçek hisleri yansıtmalı.
Bilim insanlarına göre gülme yetisi olan tek canlı türü insan. Fakat bazıları evcil hayvanlarının ya da doğadaki diğer hayvanların da güldüklerini belirtiyorlar. Burada emin olduğumuz şey, gülümsemenin yalnızca gülümseyen kişide değil, aynı zamanda gülümsenilen kişide de oldukça kuvvetli bir etkisi olduğu. Gülümsemenin gücü ile ilgili bu tezi kanıtlayacak yönde yapılmış çeşitli araştırmalar bulunuyor ve neredeyse hepsi aynı sonuca varıyor.
Tabii bu sonuca varmak için bilim insanlarınca kanıtlanmış deneylere muhtaç değilsiniz; kendi deneyinizi yapıp sonuçları kendiniz de görebilirsiniz. Örneğin; yüzünüze ciddi bir ifade takınarak birinden bir şey isteyin. Ardından bunu gülümseyerek deneyin. Tepkilerinin değişip değişmeyeceğini gözlemleyin.
Genelde gülümseyen insanlara daha kolay güveniriz. Birinin gülüşünün içten olup olmadığını anlamamızı sağlayan bilinç dışı bir mekanizmaya sahibiz. Eğer biri içten gülümsemiyorsa, bu mimik tam tersi etki yaratır ve bu yapmacık kişilere güvenmeyiz. Bu noktada, gülümsemenin gücü ile ilgili deneylerce kanıtlanan olgulara parmak basacağız.
Çalışma esnasında çok ilgi çekici bir bilgiye ulaşıldı. Araştırmacılar iki insanın yanına genç bir maymun yerleştirdiler. İnsanlardan biri gülümsüyorken, diğeri gülümsemiyordu. Bu noktada inanılmaz bir şekilde, maymun gülümseyen kişiye yanaştı. Deney birkaç kez daha tekrar edildi ve her seferinde aynı sonuç elde edildi. Tahmin edeceğiniz üzere, maymun yerine insanlar kullanıldığında da aynı sonuca ulaşıldı.
Bu çalışmada farklı yüz ifadeleri gösterilen insanların tepkileri ölçülüyor. Sonucunda ise gülümseyen insanların bu iyi huylu ifadelerini karşı tarafa da bulaştırdıkları görülüyor. Sonuç olarak, “gülümsemek evrimsel açıdan bulaşıcıdır.” Bundan ötürü, gülümseme insanları bir araya getiren bir sosyal tutkaldır diyebiliriz.