Polislik, fotomodellik, meyhanecilik yaptığınızı biliyoruz, bu nasıl bir iş yelpazesidir?

Belli bir yaşa geliyorsunuz, o zaman Ordu’da iş potansiyeli yok. İstanbul'a Ankara'ya bir yere işe gidiyorsun. İstanbul’a gitmem lazımdı. İş arayacağıma polisliğe müracaat ettim. Polis oldum. Ankara’da bir dostumuz vardı, yardımcı oldu tayinin İstanbul’a aldırdı. İstanbul’a gittiğimiz haftasına maaşımı aldım. Dünyanın en kutsal mesleği polislik. Ailevi meseleler, ekonomik sorunlar nedeniyle polis oldum.

Silah taşımadığeınız doğrumu?

Bize o zaman Osmanlı tuğralı diye bir silah verdiler. Bir buçuk kilo aleti belimde niye taşıyacağım, adam mı vuracağım. Bana ters geldiği için mümkün olduğu kadar taşımıyordum. Dünyanın başına ne geliyorsa silah taşıyan ve silah tüccarlarının yüzünden geliyor. Silaha karşıyım.

Peki Papa’yı kucakladığınız doğru mu?

Dünyada Papa kucaklayan tek adam benim. Kumkapı’da bir kilise var. Kiliseye papa ziyarete gelecekti. Biz de gittik kiliseye. Güvenlik güçleri, korumalar filan yok. Biz gittik, bana amirim sen burada duracaksın dedi baktık papa ortamızda biz papanın korumasıymışız. Tamamen tesadüf. Papa orada konuşmasını yaptı. Harbiye’ye başka bir kiliseye gitmesi lazım. Fakat adamı dışarı çıkaramıyorlar çok yoğun bir ilgi var. İçimden geldi ben papayı kucakladım aldım kucağıma. Yanımdaki arkadaşa sen ön tarafı aç dedim. Polis önde, papa arkasında benim kucağımda milleti yardıra yardıra dışarı çıktık. Siyah bir Cadillac araba vardı. Arabaya oturttuk. Papanın yanındaki siyah cübbeli bir adam bana bir tesbih verdi. 67 senesinde oldu bu olay. 77 senesinde 10 sene hiç elime almamıştım o tesbihi. 77 senesinde tesbihi elime aldım Ahmet Sönmez var arkadaşım Bal Ahmet ona verdim bir gün tesbihi, bir bakayım dedi teşbih kayboldu. Bende kalsaydı güzel olurdu, papayla öyle bir maceramız oldu.

Yason ile aranızda nasıl bir duygu bağı var?

Yason’u 2000’li yıllarda harekete geçirdim. Çok müthiş bir yer. Dünyanın farklı bir bölgesi. Barakayı yaparken birkaç gece orada kaldım. Gece etrafa bakınca 500, bin sene öncesi gittim. Onun için benim için çok kutsal bir yer. Bir gün iki tane otobüs geldi. Cübbeli papazlar indi. Kiliseye girdiler, çatısının yarısı çökmüş, defineciler tarafından içerisi harman edilmiş. Adamalar geldiler normalmiş gibi ibadetlerini yapıp gittiler. Ben çok rahatsız oldum ve çok üzüldüm. Bizim ayıbımız. Ertesi gün Vali Yazıcıoğlu’na gittim. Olan biteni anlattım. Burayı düzenleyelim edim. Vali Yazıcıoğlu 3 günde orayı temizletti, çakıl gönderdi orası pırıl pırıl bir ziyaret yeri oldu. Çatı akıyor, çatıyı onaralım dedik ama Anıtlar Yüksek Kurulu var bir şey yapmak çok zor. 6 ay gibi kısa bir sürede orayı olabildiğince bulduğumuz resimlere eşdeğer hale getirdi ve bir kilise yaptık.

Vosvos Şenliği fikri ilk olarak nasıl ve neden aklına geldi?

Hürriyet gazetesinde bir yazı okudum Paris'te 2 bin vosvos toplanmış. Paris’te toplanıyorsa Ordu’ya neden gelmesin dedim. Hemen Taner Aksoy’u aradı, durumdan bahsettim. Tamam yapalım ağabey dedi. Taner’e sormadan hiçbir şey yapmam. Taner benim okumuş yanım. Fikret Türkyılmaz çok büyük destek verdi. Ayşe Bahar Çebi, Hüsnü Yücel destek verdi ve biz Vosvos Şenliği’ni başlattık. İyi ki de başlatmışız. Benim için çok önemli bir şey var. Ben Anıtkabir’e çelenk koydum. Atamın huzuruna çıktım. Her şeyi bırak, Anıtkabir’e çelenk koymak ne demek. Cumhurbaşkanına ne tören yapıyorlarsa sana da aynısını yapıyorlar.

Berlin Filarmoni Orkestrası'nı Ordu’ya getirmek gibi bir hayaliniz daha var. Ekip 120-130 kişi yaklaşık nasıl bir organizasyon var aklımızda ve aslında neye dikkat çekmek istiyorsunuz?

2025 yılının Ağustos ayında Berlin Filarmoni’yi Ordu’ya getireceğim. Ordu yaylalarında Ablak Taşında konser vereceğiz. Daha önce bizim Vosvos Kampımız vardı. Orası doğal bir amfiydi hatta ben orada bir sahne falan yaptım. Hep şey derdim; buraya öyle bir konser salonu yapacağım ki rahmetli Pavarotti arayacak, Enis abi ya ne olur şurada bir konser vereyim diyecek.

Krem rengi, pembe koltuklu limuzin vosvosunuz şu an nerede?

O limuzin şuanda Ordu’da. Kardeşimin oğlunda duruyor. Kızımın düğününü onunla yaptım kızımın gelin arabasıydı. İnşallah torunumun gelin arabası da o olacak. Benim için çok özel bir şey. İsteyene gelin arabası olarak kiralayabiliyorlar. Ordu’nun bir sembolü o.

Ordu yaylaları son zamanlarda çok popüler, yaylalarla ilgili yetkiniz olsa neler yapmak isterdiniz?

Kimseyi yaylaya sokmam. Önce tuvalet yaparım onun için. Yokuş Dibiyle, Çambaşı arasında büyük bir doğa katliamı var. Yani eğer Ankara Çambaşı’nın arkası olsa ancak böyle bir yol yapılır. Bu kadar cahilane, bu kadar bilinçsizce, bu kadar vatana ihanet ederek yapılan bir yol var ya  böyle bir şey olmaz! Yani böyle bir katliam olmaz, birde gerek yok. Şu şantiyenin başına geç şu yolu yap deseler, şuan oraya harcanan paranın yüzde 10’uyla yollar ıslah edilmiş olurdu. Çambaşı yolu ıslah edilmiş olurdu. Bu yollar daha kullanılır hale gelirdi ve iki sene sonra da biterdi. Hiç böyle bir şey yok dünyada. Otoban tamam, şehirlerarası yollar tamam mecbur. Çambaşı burası ya, turistlik bir yer. Böyle bir katliam yapmaya, ne gerek var. Vatan haini hepsi ya! Kimin katkısı varsa? Kimin emeği varsa gözüne dursun! Ne diyeyim, içim yanıyor. Çambaşı’na giderken kendimden geçiyorum. Bazen Yeşilce üzerinden gidiyorum, bazen Topçam’dan gidiyorum, rahatsız oluyorum, böyle bir katliam olur mu? Şimdi kimse farkında değil. Yokuşdibi’ni geçince dünyanın en güzel yollarından biri vardı, hafif meyilli. Orada araba kullanmak, oradaki ağaçlar, günah değil mi? Oraya, o yollara dolgu yapıyorsun. Oradan sonra arkadan soldan sıralı alandan katliam yaparak yukarı çıkıyorlar. Turnalık’ı mahvettiler böyle bir şey yok! Böyle bir şey yapmaya kimsenin hakkı yok.

Ordu’da geçmişe dair en çok özlediğiniz şey ne?

Ordu’yu özlüyorum, çocukluğumdaki mahallemi. Düşünsene sabah evden bir çıkıyorsun, kara bir donun var. Doğru aşağı sahile, sahil yolunu geçtikten sonra hepimizin orada bir kayası vardı yani sanki özel plajmış gibi, orada arkadaşlarla yersin, içersin. İşte yüzersin, çıkarsın, karnın acıkınca midyeyi çıkarırsın. Bir ateş bulur yakarsın, ekmeğin arasına koyar yersin. Karnın doyar, yüzersin. Eve gidince akşam dayak yersin. Onları özlüyorum.

Şu anki mesleğiniz nedir? Malum sizi emekli diye tanımlamak çok zor. Bir de yeni bir projeniz, Ordu için hayalleriniz nelerdir?

Mesleğimi sorarlarsa meyhaneciyim diyorum. Seviyorum da meyhaneciliği. Okusaydım şehir planlamacısı ya da mimar olmak isterdim. Enver Yılmaz’la güzel işler de yaptım ama Ordu’ya yapmış olduğu stadı yıkmadan ölmeyeceğim. Yani o ne biliyor musun? Ordu’nun bir adamın yani hançeri göğüsün içine sokarsın ama bir yere gelir ki ne öldürür ne de içinden çıkar. Hançer orada durur, öyle bir şe yani. Onun yıkılması lazım. Şuan da bana yetki versinler, stadı yıkayım. Onun yerine başka bir stat yapayım. Kapalı yüzme havuzunu yıkayım. Oradaki tüm ekonomik sıkıntıları hallederim. Şehre zarar vermeden, bu iş çözülür tamam mı? Ama yürek ister, akıl ister. Ordu Yorum/Neşe Çakar Erkin/Kerim Gültaş

Editör: Haber Merkezi