Milli Selamet Partisinin kapatılması sonrasında kurulan Fazilet Partisinin genel kurulunda az farkla yenilgiye uğrayan Abdullah Gül ve Arkadaşları( R.Tayyip Erdoğan, Abdullatif Şener, Bülent Arınç, İdris Naim Şahin ve Binali Yıldırım) dağılan merkez sağ DYP ve ANAP kadrolarını da yanlarına alarak ADALET VE KALKINMA PARTİSİ- AKP’yi kurdular. Fazilet partisinde de adları yenilikçiler olan bu genç ekip, -Bizler milli görüş gömleğimizi çıkardık, muhafazakâr sağ olarak ülkemize hizmet etmek istiyoruz. Dediler.

                Bu yeni söylem bazı sol çevrelerde, Almanya da ki Hıristiyan demokrat gibi algılandı. Turgut Özal’ın dört eğilim söylemi gibi DYP ve ANAP’ın oylarını da alarak 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan milletvekili seçimlerinde barajlı seçim sisteminin de katkısı ile %34,63 oy alarak tek başına iktidar oldu.

                Uyguladığı sosyal politikalar ve muhalefetin başarısızlığı AKP’nin kezlerce seçim kazanmasını sağladı. Her kazandığı seçimden sonra, önce parti içinde ki merkez sağ tasfiye edildi. Gizli ajanda yavaş yavaş gündeme geldi. Son uygulamaları teker teker saymaya gerek yok.

                Gelelim asıl konuya, Önce Türkiye, sonrada AKP çok büyük bir fırsatı kaçırıyoruz.1980 lerde başlayan islamın terörize edilmesi sürecinde Türkiye’ye laik duruşu ile çağdaş İslamlar arasında kutup yıldızı idi. Bunu sürdüren Tunus, kısa sürede ülkesinde radikal islama yer olmadığını seçimlerle ortaya koydu.Ülkemizi yönetenlerse giderek, ilkel ve radikal islama yaklaştılar.

                Ülkemizi yönetenler, komşularımızla sıfır sorun diye yola çıktılar fakat sorunumuz olmayan bir komşumuz kalmadığı gibi, yer yer İsrail başta olmak üzere diğer ülkelere de kafa tutmaktadır.

                Orta-Doğu yüz yıllardır, petrol ve stratejik konumu gereği netameli bir coğrafyadır. Bu nedenle, cumhuriyetimizin kurucularından Mutafa Kemal’ YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ’ diyerek bizlere uygarlık ışığını yakmıştır. İran-Irak arasında sekiz yıl süren savaşta ülkemiz ilkeli bir duruş sergilemiş ve hiçbir komşumuz bizden şikâyetçi olmamıştır.

İslam âleminde önder olmanın yıldız olmanın yolu onlar gibi zıbın giyerek sarık takarak, Arapça konuşarak v.b değil. Bugüne değin olduğu gibi çağdaş uygarlığı yakalamaya çalışan laik, sosyal hukuk devletini sürdürebilmekten geçmektedir.

Arap ülkelerinden ülkemize gelenler, bireysel özgürlükler ve demokrasi için gelmektedirler. Ama ülkemizi yönetenler ve onlardan yararlananlar ülkemizi Arap ülkelerine benzetmeye çalışmaktadırlar.

Oysaki AKP, başta söylediği sözünde dursa, DYP-ANAP ve Fazilet sentezi merkez sağ  (Müslüman Demokrat) bir parti olsa idi ülkemiz, Gerçekten Dünya’da örnek gösterilen bir ülke olma özelliğini korurdu.

Anayasada yazılı olan, Laik, sosyal bir hukuk devleti olmadan ülkemizin hiçbir yere varması olası değildir.

AKP kurulurken verdiği sözü tutmayarak hem kendisine hem de ülkemize zarar vermektedir. Örneğin;1950 yılında ’YETER, SÖZ MİLLETİN’ sloganı ile iktidara gelen Demokrat Parti(DP),1983 te dört eğilim diye iktidara gelen ANAP sözlerinde durmadıkları için elendiler.

AKP bu yanlış iç ve dış politikasından vazgeçerse, herkes için hayırlı olur. Diye düşünüyorum.