AKP son seçime değin girdiği her seçimi açık ara kazandı. Muhalefet partileri de yeterli olmayınca, iktidar sarhoşluğuna kapıldı. Ülkeyi keyfi yönetmeye hatta komşu ülkelere bile müdahale etmeye başladı. Bu süreç içinde içerde ve dışarda yanlış politikalar sonucu biriken sorunlar bugün yeni kurulacak hükümetin önünde dağ gibi duruyor.
Kaynak yaratabilmek için, tüm çalışan, emekli dul yetim maaşları çok düşük tutuldu. Refah payı maaşlara yansıtılmadı. Bu sorunun gelir dağılımındaki adaletsizliği arttırdı.
Yaşanmış bir olayla bir başka konuya değinelim; %100 engelli çocuğu olan bir aileye bağlanan para babanın taşeron işçi olması gerekçesi ile ailenin 360(ÜÇYÜZATMIŞ)liradan fazla aylık geliri olduğu için faizi ile geri alınmış. Aile bireyi başına aylık 90 tl geliri olan aile yardıma muhtaç sayılmıyor. Bu ve benzeri konular acil çözüm bekliyor.
Özellikle genç işsizliği patlamaya hazır bomba gibi önümüzde duruyor. Ülkemizde geçmiş örnekleri var, işsiz gençleri örgütlemek isteyen birçok yasadışı yapılanma bu gençleri çalabilir. Şimdiden önlemler almalıyız.
Amerika ile İran’ın anlaşması bölgemize yeni dinamikler getirecek, bu bağlamda şimdiden hazırlanmak gerekiyor. Ayrıca Suriye ve Irak hatta Orta-Doğu politikamızı, YURTTA BARIŞ, DÜNYA’DA BARIŞ ilkesi ışığında yeniden yapılandırmalıyız.
Eğitim politikamız ulusal kimliğini yıllar önce yitirdi de, dini vakıf ve sendikaların güdümüne girdi. Acilen çağdaş bir eğitim yapılanmasına dönüşmesi gerekmektedir. İmam-Hatip öğrenci sayısını 60.000 den 1.000.000 öğrenciye çıkarmakla öğünen yöneticilerimiz maalesef var. 
Kaliteli sanayi ürünleri ile ihracatımızı geliştirip, işsiz sayımızı azaltmalıyız. Çok çocuk isteyenlerin çoğalan çocuğu da iş sağlaması gerekir. İş sağlarken iş güvenliğini sağlarken, iş kazalarına karşıda kalıcı yasal ve pratik önlemler alınmalı.
AKP hükümetleri, baştan beri çevreye duyarlı olmak yerine rantı ön plana alınca başta İstanbul olmak üzere büyük kentler görüntü kirliliğine büründü. Doğal güzelliklerimiz, HES, maden işletmeleri ve yol yapımı nedenleri ile tahrip ediliyor. Bu durumda haklı olarak halkın tepkilerine neden oluyor. Halka rağmen doğayı katletmenin önüne geçilmelidir.
Ülkemizde hukuk sistemi yasama ve yürütmenin emrinde yaz-boz tahtasına döndü. Son olarak, ülkemizin emanetçi başbakanı, AYM, Milli eğitimle ilgili konuda karar veremez. Diyebiliyor. AYM, TBMM’nin çıkardığı yasalara başvuru halinde Anayasa’ya uygun olup olmadığını inceler. Kararı da kesindir. Ve de uygulanmak zorundadır.
Seçim geçeli bir ayı geçti. Hükümet hala eski alışkanlığı ile kalıcı hükümet gibi atamalar yapıyor. Kalıcı kararlar alıyor. Bu en azından nezaketsizliktir. Bu dönemde atanan bürokratlar yarın ne olacaktır.
Yıllardır meydanı boş bulan AKP, seçimden sonrada, CHP ve MHP’nin beceriksizliği yüzünden Meclis Başkanlığını çantaya koydu. Böylece devletin başı olan Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı ve Başbakanlığı eline almış oldu. Hiç değilse meclis başkanlığı muhalefette olsa bir denge olurdu.
HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, KCK silahı bırakmalıdır. Bunu samimiyetle söylüyorum. Diyor. Âmâ ilave ediyor, ’Benim sözümle olmaz. İmralı(APO) söylerse olur. Kararlarını kendisi alamayan bir partiye kim nasıl güvensin? Ülkenin bir bölümünde çatışmalar sürerken HDP barıştan söz ediyor.
Gerek AKP gerekse MHP doğu ve güney-Doğu’da HDP’nin silahlı güçlerin katkıları ile oylarını arttırdıklarını söylüyorlar. AKP iktidar değil mi? Vatandaşın her türlü güvenliğini sağlamakla yükümlü değil mi? Hem vatandaşın güvenliğini sağlayamıyor. Hem de kendi oylarına sahip çıkamıyor. Ülkenin her yerinde vatandaşın can ve mal güvenliğinin sağlanması gerekmektedir.
Yolsuzluklar artık gizlenemez hale geldi. Aşağıdan yukarı toplumu rahatlatacak bir soruşturma gerekiyorsa sonunda da kısa zamanda sonuçlanacak bir yargılama yapılmalıdır.
Toplum çok gerildi. Maddi manevi toplumun rahatlamaya gereksinimi var.