Hükümet borç erteleme, çalışmaları yapıyor. Üç beş senede bir bu nitelikte çalışmaların yapılmasını kanıksadık. Rakamın 500 milyar lirayı aştığı açıklandı. Gerçekten yüksek bir rakam, yıllık bütçenin neredeyse yarısına ulaşıyor.

Sık-sık baş vurulan bu yöntemin başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Devlet kendini kandırıyor. Nitekim, taksitlerin sonunu getiren çok az. Vatandaş güç durumda, bir iki taksit ödedikten sonra vaz geçiyor. İkinci bir taksitlendirmeyi bekliyor.

Devlet ''neden vatandaş borcunu ödemiyor'' hesabı içinde değil. ''Tahsil edebildiğini'' kar sayıyor.. Halbuki, sorunun temelinde ekonomik ve mali nedenler var. Bunların başında, vatandaşın ödeyemeyecek kadar yüksek oranda mükellefiyeti geliyor.

İş adamları, kümesteki tavuk gibi algılanıyor. Devlet onlara yüklendikçe yükleniyor. Bu yükü esnaf, vatandaşa fiyat mekanizması ile aktaramıyor. Zor duruma düşüyor.

Ay başladığı günden itibaren esnaf ödemeye başlar. Kiradan stopaj, gelir ve kurumlar vergisinden stopaj, katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, motorlu araçlar vergisi, levha vergisi, işçilerin gelir vergisi stopajı, işçilerin SGK primleri. Yetmez, çalıştırdığı işçi başına SGK'ya ödeme. Ayrılan işçilere kıdem tazminatı.Ölçü ve ayarlar vergisi. Elektrik parası, su parası, çevre temizlik vergisi. Say say bitmiyor. İşler biraz yavan giderse, esnaf kredi kullanıyor ve vergileri ödüyor. Bu kez, sırtına faiz yükü biniyor. Banka ilave kredi vermeyince, esnaf vergileri ödeyemiyor.

Esnafın sadece devlete borcu yok. Odalar adı altında, asalak kurumlar da esnafın sırtına binmiş bekliyor. Esnaf ya da Ticaret odasına aidat yatırmayanı, oda icraya veriyor. Hiç kimsenin aklına, ''bu odalar esnafa ne katkı yapıyor'' düşüncesi gelmiyor. Esnaf ve Ticaret- Sanayi Odaları mensuplar havadan para kazanıyor. Mensupları, refah içerisinde yaşarken, esnaf karalar bağlıyor.

Esnafın başı her daim devlet ile dertte. Memurlar, esnafa ceza yazmayı marifet sanıyor. Bir sayfa arkadaşım dönerci. Valiye ihtimam göstermemiş. Vali, yetkili memurlara ceza kesin talimatı veriyor. Nakil vasıtaları esnafın başına dert. Şoförün yaptığı hatayı esnaf pahalı ödüyor. Ülkemizde cezaların amacı, islah değil. Gelir elde etmeye yönelik kullanılıyor. Böyle olunca esnaf, yazılan cezaları ödemede güçlüğe düşüyor.

Esnaf dükkanı kapatsa da başı dertten kurtulmuyor. Kamu kurumlarına karşı yönetiminde bulunduğu şirketin borçlarından dolayı sorumlu tutuluyor. Devlet, sosyal güvenlik harcamalarında zor günler yaşıyor. Primleri sürekli artırıyor. Görünürde, primleri çalışan ödüyor zannedilir. Ama primlerin yükü esnafa biniyor.

Belediyeler hizmeti unuttular. Kazanç peşinde koşuyor. En çok kötüye kullandıkları emlak vergileridir. Bu amaçla, arsa ve bina değerlerini artırarark, vergiye tabi matrah artıyor. Geliri olmayan arsa ve binalardan vergi alınıyor. Gelir getirmediği için vatandaş, ödeme yapamıyor. O hale geldi ki, vatandaş al emlak senin olsun diyecek duruma geldi. Benim başımda var. Karaköy'deki iş yerlerine kiracı yok. Ama emlak vergisi en yüksek değerden ödeniyor.

Sonuç, bu kafayla gidersen askere, zor alırsın tezkere. Akıl ve bilgi ile yön verilmeyen Maliye Politikası, her iki yılda bir borç ertelemeye devam eder. Sorunun kökeninde, vatandaşın gelirinden daha çok vergileme yatıyor.