Yöneticiler, faizin düşürülmesi amacıyla, ekonomiye müdahale ediyor. Bu müdahale, serbest piyasa ekonomisi kuralları ile bağdaşmıyor.

Serbest piyasa ekonomisinde, mal ve hizmet fiyatlarına müdahale etmenin yanlış sonuçlar getirdiği biliniyor. Ancak yöneticiler, faizin de ücret gibi bir fiyat olduğunun farkında değiller.

Serbest piyasa koşullarında fiyatları, arz ve talep tayin eder. Sermayenin fiyatı olan faizi, sermaye arz ve talebi tayin eder. Bu kuralı, idari tedbirler ile değiştirmek mümkün değildir.Merkez Bankasının son faiz indirimi, idari tedbir özelliği taşıyor.

Devlet bankalarının inşaat sektörüne düşük faiz ile kredi vermelerinin gerisinde de, idarenin baskısı var. Zira bankacılık sektörü, mevcut koşullarda faiz indiremez. İndirdiği taktirde, para ikamesinin yaratacağı kur riskine karşı kendini koruyamaz.

İdari tedbirler ile faiz indirmenin maliyeti vardır. Bu maliyeti, birilerinin ödemesi gerekiyor. Çünkü ekonomi bilimine göre, olmayan bir değer bölüşülemez. Birileri bir şey kazanıyorsa, bunun bedelini diğer bir kesim ödemek zorundadır.

Faizler, gerçekleşen enflasyonun altında kaldığı taktirde, kredi açan banka aradaki fark kadar zarar eder. Bu zararı kim ödeyecek sorusuna, devlet bankaları için cevap kolay. Doğal olarak zararı Hazine karşılayacaktır.

Zararı Hazine karşılayacağına göre, zararın karşılığını geniş halk kitleleri vergi ya da enflasyon olarak ödeyecektir. Vergiler ekonomik sınırlara ulaştı. Geriye enflasyon kaldı.

Neden Türkiye'de enflasyon önlenemiyor sorusu kolayca cevap buluyor. Ekonomide fiyatlara müdahale etmenin yaratacağı zararlar, Hazine tarafından ödendiği sürece, enflasyon önlenemez.

Reel faizlerin altında düşük faiz ile devlet bankalarının kredi açmasının yaratacağı maliyeti, Türk Milleti enflasyon olarak ödemeye devam edecektir.