Bir yıl içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal toplamına ulusal hasıla diyoruz. Ulusal hasıla, üretime katılan sermaye-emek ve müteşebbis tarafından pay ediliyor. Toprak sahibi, üretimden rant adı altında pay alıyor.

Formül çok basit ve aşağıdaki gibi yazılır.

Ulusal Hasıla= Toprak Rantı+Faiz+Ücret+Kar

Günümüzde toprakta üretim yaparak para kazanmak zor. Kazanılsa dahi ulusal hasıla içeriendeki tarımsal üretimin payı yüzde beşlere düştü. Bu rakam, dünyaya mısır, soya ve biftek satan ABD'de yüzde üçlere düştü. Bölüşümde toprak sahibinin etkisi yok mertebesine indi. Zira, toprakta maliyetleri sermaye ve işçilik gideri belirliyor.

On yıl öncesine kadar, bölüşümde egemen güç sermaye idi. Ekonomik büyüme ile artan ulusal hasıladan, aslan payını sermaye sahipleri alıyordu. Ancak, ekonomiler yapı değiştiriyor. Değişen bu yapıda, sermayenin gücü giderek yok oluyor.

Nedeni belli oldu. Toprak rantı sıfırlanmak üzere. Toprakta üretim yapanların maliyetini işçi ücretleri belirliyor. Aile işletmeleri, kendi mensuplarına ücret ödemeden, üretimde kullandığı için, toprak sahipleri ayakta duruyor.

İşletmelerin döner sermayeleri, sabit sermayelerine göre arttı. İşletmeler kredi kullanmıyor. Kendi nakitleri ile işlerini finanse ediyor. Talep görmediği için finans kapitalin getirisi olan reel faiz negatif seviyelere düştü. Üretimden pay alamıyor.

Faizler düşerken, karlar da azalıyor. Azlan karlar, bir süre sonra faizler ile eşitleniyor. Bu eşitlik sıfırın altına indi. Batıda reel anlamda, işletmeler kar edemiyor. Amortismana çalışıyor.

Geriye ücret kaldı. Önümüzdeki yıllarda ulusal hasılayı çalışanların geliri tayin edecek. Gelir bölüşümündeki adaletsizlik kendiliğinden sonlanıyor. kuralın işlemesi için gerekli bir şart var. Bu şart, Kapital/Emek oranınının limite ulaşmasıdır. Limit, kapitaldeki artışın ilave istihdam yaratamadığı nokta ile ölçülüyor.

Sermaye kıtlığı çeken bizim gibi ülkelerde, Kapital/Emek oranı limite ulaşamadı. Yani, artan sermaye ilave istihdam yaratıyor. Bu durum, emeğe göre sermayenin kıt olmasından kaynaklanıyor.

Emeğe göre sermayenin kıt olduğu ülkelerde, sermayenin egemenliği ve gelir bölüşümündeki adaletsizlik devam ediyor.