Umutsuz olmak ne kadar da zor değil mi? Aslında çok kolay diyeceksiniz biliyorum. Biz Türk toplumu olarak o kadar çok negatife yönelik yaşıyoruz ki! Umutlu olmak ve pozitif olmak bize zor geliyor. Bu hayatta umutsuz olabilmek çok zor...

Şimdi dersiniz ki Türk toplumunu neden böyle düşündün? Şöyle ki; küçüklüğümden bu yaşıma kadar annemin ve çevremdeki insanların çoğu her şeyin en kötüsünü düşünerek yollarında ilerlediler. Her şey ama her şey düşünebiliyor musunuz? Örneğin ben okuldaki arkadaşlarla pikniğe gitmek istiyorum dediğimde, gideceğim arabanın kaza yapma ihtimalinden tutun beni kaçırma ihtimaline varan binbir çeşit mazeret duyardım. Zamanla bu mazeretlere de alışınca artık isteklerimden de vazgeçmeye başladım. Gitmedim bir yere ne arkadaşlarla ne de tek başına. Bu yüzden bana evlilik nasıl diye sorduklarında; "harika bir şey çünkü özgürlük" diyorum.

Eskiden duyardık işte komşunun oğlu üniversiteyi kazanmış "Ay ne güzel bize nasip olmaz ki!" Niye sana nasip olmasın bacım senin çocuğun tek gözlü, kulaksız falan mı? Neden bu kendini pasifize etme çabaları? Hiç anlamadım, anlamıyorum, anlamaya da niyetim yok. "Falancanın  kızı ev almış. E gitti tabi zengin kocaya evde alır arabada". "Kocası zengin olmasa da vardır onda bir iş, kesin çıkar kokusu". İnsanlar çalışarak bir şey elde edemez mi? Kadınlar bu kadar mı bağımlı yaşıyor kocalarına? Erkekler olmazsa kadınlar olmaz mı? Sadece ellerin çocuklarına mı vermiş Allah zekayı, aklı, başarıyı... Sahi kim bu eller?

Dedim ya biz sindirilerek büyümüş bir "y" kuşağıyız. Şu an her şeyin farkındayız ve kendi yaşadığımız travmalarımızı çocuklarımıza aktarmamak için çırpınıyoruz. Eğitimden eğitime koşuyor, terapiler alıyor, kendimiz gibi olanlarla arkadaşlık kurup birbirimize destek oluyoruz. Bu kadar zor olmak zorunda mıydı umuda tutunmak. Baktığımız gördüğümüz her şeyde o kadar çok umut varken biz neden umutsuz olana kucak açtık bunca zaman. Ağaçlar yaprak döker ilkbaharda tekrar açar, çiçekler çiçeklerini döker sonra yine çiçek açar. Arılar ballarımızı aldılar diye küsmeyip tekrar bal yaptılar. Sonra tekrar ve tekrar. Atalarımızın bir sözü var "yılan bile toprağı tartarak yer".  Bak yılanın bile ertesi güne çıkacağı umudu var ki yine yerim diye az az yiyor. Peki biz! Biz neler neler yapıyoruz da bir umutlu olmayı beceremiyoruz? Oysa en kolayı umutlu olmak! En basit ve en elzem olanı. Şimdi hepiniz duymuşsunuzdur olumlu düşün olumlu olsun sözünü. Aslında tevekkül dediğimiz olay! Sen üzerine düşeni yap olursa ne mutlu olmazsa daha güzel olacaktır dert etme...

Vallahi 36 senelik ömrümün 30 yılı umudu aramakla geçti. Bazen hala arıyor, buluyorum kendimi ama umutsuz olmak çok çok daha zor ve yorucu! Gerçekten kafa sakin rahat yaşamak varken ne diye kendime dert bulayım ki? Zaten çevremiz bize bulup yüklüyor. Bir de kendi topuğuma kendim sıkamam. Siz de yapmayın. Hoşça, umutla ve güzellikle kalın...