Milattan Önce 4. asırda yaşamış, Yunanlı düşünür ARİSTO, toplumları ''Zengin, Orta ve Fakirler'' olarak sınıflıyordu. Bu sınıflama, 2400 yıldan beri devam ediyordu. Ancak son yüzyılda, Amerikada farklı yapı ortaya çıktı. Amerika’da sınıfların yapısı beş farklı kategoriye ayrıştı.

Amerikada sınıflar; Tepedekiler-Zenginler-Orta Sınıf-Kredi Köleleri- düşkünler (evsizler=houmless) şeklinde ayrışıyor.

1. Tepedekiler.

Piramidin en üstündekiler, tepedekiler diye tanımlanabilir. Bu sınıf, Amerikan toplumunun çok azınlık bir kesimini oluşturur. Bunlar belli ailelerdir. Sayıları 10 bini bulmaz. Doları onlar basar. Amerikadaki şirketlerin görünmeyen sahipleri de onlardır. Black Rock, Vanguard ve State Street adındaki şirketlerin sahibidirler. Üç şirket kanalıyla, Amerikadaki şirketlerin yüzde 84 lük kısmını kontrol ederler. O kadar malları ve paraları vardır ki, zenginlik kavramı onlar için anlam ifade etmez. Onlar, güç peşine koşarlar. Doları onlar basar. Zan edildiği gibi dolar Amerikanın parası değildir. FED basar. Fed'in sahibi, 8 aileden oluşur. Onlar, dolar ile Amerikayı idare ederler. Dünyayı idare etmeyi amaç edinmişlerdir.

2. Zenginler

Amerikada, parası çok ve fakat sayıları az zenginler sınıfı vardır. Amerika zengin üreten ve zengini kendine çeken bir sistem kurmuştur. Dünyanın her yerinde, bilgide, teknolojide, parada öne geçenler, Amerikan zenginleri arasında kendine yer bulabilir. Zenginler sınıfı ile Piramidin başındakiler arasında görünmeyen bir çatışma vardır. Tepedekiler, zenginler kontrolde tutmak için sistem geliştirmiştir. Tepedekilere karşı olanlar, zenginliklerini muhafaza edemezler. Bu yüzden, zenginlik sürekli, Tepedekiler lehine el değiştirir. Amerikada iş yaparak zengin olanlar, hisse senetlerini borsaya kota ettikleri andan itibaren, Tepedekilerin kontrolüne girmekten kendilerini kurtaramaz. Hisseler anında Black Rock şirketi tarafından satın alınır. Onu Vanguard ve State Street adındaki şirketler takip eder.

3. Orta Sınıf

İyi eğitim almış uzmanlar, Amerikada para kazanırlar. Miras yoluyla zenginleşenler ve mülkiyet geliri elde edenler bu sınıfa giriyor. Orta sınıfta olmanın ölçüsü bellidir. Orta sınıf çalışır ücret geliri elde eder. İlave olarak, ücret geliri kadar da mülkiyet geliri elde eder. Genellikle mülkiyet gelirleri, borsalardan geliyor. Amerikan orta sınıfı, geçiş istasyonu gibidir. Herhangi bir nedenle zenginleşenler, önce orta sınıfa giriyor. Bir süre sonra, zenginler sınıfına geçiş yapıyor. Bu durum genel kaideyi bozmaz. Orta sınıf giderek, bir alt sınıfa düşüyor. Nedeni, tüketim kalıplarındaki değişmeden kaynaklanıyor. Tüketim Toplumu olmanın getirdiği tüketim alışkınlıkları Orta Sınıfdan düşmeleri hızlandırıyor. Bu nedenle, Amerikada güçlü bir orta sınıf yoktur.

4. Kredi Köleleri

Amerikan toplumunun yüzde doksanı KREDİ KÖLELERİNDEN oluşur. Bankalar, çalışana kredi açar. Ev kredi ile alınır. Araba kredi ile alınır. Seyahat kredi ile yapılır. Herkesin bir kredi değerlendirme numarası vardır. Kredi ile alışveriş yapılırken, bu numaraya bakılır ve ürün para alınmadan verilir. Amerikada kredi her şeydir. Amerika, kredi numarasının yüksekliği ile övünen bir toplum olmuştur. Aslında, kredi kölesi olduklarını bilmezler. Üniversiteyi, kredi ile okurlar. Evi kredi ile alırlar. Bir ev almak için ömür boyu, bankaya çalışırlar.

Kredi köleleri, kendilerinden daha aşağıda bir sınıfın varlığını bilirler. Bunlar evsiz olarak tanımlanan DÜŞKÜNLERDİR. Evsizler sınıfına düşmemek için KREDİ KÖLELERİ var gücüyle işlerine sahip çıkarlar. Borç ödemek için ömür boyu var güçleri ile çalışırlar.

5. Düşkünler Sınıfı

Kredi borcunu ödyemeyenin önce evini, banka elinden alır. Sokağa atar. Gidecek yeri olmayanlar, sokata yatar kalkar, çöpleden yiyecek toplar. Amerikada sosyal devlet yoktur. Düşkünlere yardım etmez. Düzen öyle kurulmuştur ki, öğrenince şaşırıp kalmıştım. Kaliforniyada, düşkünlere yardım eden kişiye mahkeme ceza vermişti. Nedenini anlamakta gecikmedim. Düşkünler, kredi kölelerini terbiye etmek için kullanılıyor. Düşkünler sınıfına düşmemek için Amerikalı işine dört elle sarılıyor. Köle gibi çalışıyor. Bu sayede sistem, saat gibi işliyor.