Bir toplumu tankla, topla imha edemezsiniz. Sosoyolojik etki-tepki kanunu, toplumun bir şekilde yaşamasını sağlıyor. Ancak, inanç ve eğitim sistemini kullanarak o toplumu yok etmek mümkündür. Tarihte de pek çok örneği vardır.


Güney Amerika ülkeleri, tam bir kültür emperyalizmine tabi tutuldular. Roma Katolik Kilisesi, İspanyol conquistatolar ile birlikte, Orta ve Güney Amerika'daki halkların tarihini ve inanç sistemlerini yok etti. Onları LATİNO diye tanımlanan millete dönüştürdü.

Emeviler, dini kullanarak başarılı oldular. Suriye ve Irak halkı ASURYAN idi. Kendini arap zannediyor. Mısır halkı, antik Mısırın devamı idi, kendini arap zannediyor. Kuzey Afrika ülkeleri BERİBERİ idi kendini arap zannediyor.

Osmanlı, 1515 yılından itibaren araplaşmaya önem verdi. Devşirmeler, kendilerini arap zannediyor. Osmanlı devşirmelerinden arta kalanlar, günümüzde araplaşmayı teşvik ediyor.

Ulu Önder Atatürk Cumhuriyet ile Türklere Türklüğünü hatırlattı. Uykuda olan Türkler uyanmışlardı. Türklüklerini ve Türk tarihini öğrenmişlerdi. Ancak, kader ağlarını örüyor, yeni bir kültür emperyalizminin ayak sesleri duyuluyordu. 

İkinci dünya savaşı yeni bitmişti. Stalin Boğazlar ve Kars ile Ardahan üzerinde hak talep ediyordu. 1946 yılında Türkiye ezeli düşmanı Batıya yanaşmak zorunda kaldı. Batı, bu fırsatı çok iyi değerlendirdi. Kültür emperyalizmin ana unsurunu oluşturan Eğitim Sistemini, Fullbright Anlaşması ile ele geçirdi. 

Bu anlaşmaya göre oluşan komisyon, 1949 dan beri Türk Eğitim Sistemini perde arkasından idare ediyor. Komisyonunun 8 üyesi var. Dördü Amerikalı, Dördü Türk. Başkan Amerikalı. Başkanın iki oyu var. Karar nisabı Amerikalılarda.

Başarısız eğitim sisteminin gerisinde bu komisyon bulunuyor. Eğitim sistemimiz, Amerikan sistemine benzetildi. Okumuş cahiller yetiştiriyor.