Sonra anlatmak gerektiği öğrenilir. Ama hayatın akışı içinde biz veya karşımızdakiler, ne yazık ki bu kadar duyarlı davranmıyoruz. Konuşuyoruz gidiyor. Sonra bazen konuştuklarımız hakkında vicdan muhasebesi içine giriyoruz. Bazen de düşünmüyoruz bile. Burada da konu dönüyor dolaşıyor yine farkında olmamaya geliyor. Yaptığımız, düşündüğümüz, konuştuğumuz şeylerin Farkında olmadan yazıyorum, çiziyorum, ama , üzerinde düşünerek, tartışarak, konuşmak bence en doğrusu. Gerçekten doğru olup olmadığını bilmeden yazmak ve söylemek kadar adilik olamaz. Bilhassa Atatürk’ümüz ve ailesi hakkında. Çocuklar aralarında konuşurken ‘’Benim annem senin anneni genel evde görmüş der, diğer arkadaşı da ona peki senin annenin genel evde ne işi var diye cevap verir.’’ Sevgili okuyucularım hayatta üç şeye dikkat edeceğiz. Elimize, belimize bilhassa DİLİMİZE. Böylece BAŞKALARININ Hayatları hakkın da, onların bilgileri dışında fikir yürütmek haddimizi aşmamış oluruz. Hayat sadece sahibinindir. Kendini bilmez ‘ATATÜRK’ün hatırasına alenen hakaret etme’’ ve Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme ‘’cüretinde bulunan o….. Çocuğuna lanet olsun. Çünkü: dilin kemiği yok . Bu ara Siyasilerin birbirine sataşmak ve ileri geri konuşmak söz söylemek moda oldu aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık , ağıza alınmayacak sözlerden sakınmak lazım, gün ola harman ola misali Herkesin ağzından çıkan sözleri düşünmeli ve söylemelidir. Kem söz sahibine yakışır misali ağızlarından çıkan sözleri de kulakları duymalıdır.