Ortak akıl, birden çok kişinin bir araya gelmesiyle oluşan akıldır. Karşılıklı danışma sonunda, iki kişinin aklı, bir kişinin aklından fazla olacaktır. Katılımcı sayı arttıkça, ortak aklın, belirsizlik katsayısını azaltan özelliği de yükselecektir.

Dünya o hale geldi ki, ortak akıl üretip, uygulayamadığı takdir de, insanlığın sonu hızla yaklaşıyor. Gidişatın bu hızı, insanoğluna 200 yıllık bir ömür biçiyor. Buna rağmen insanoğlu ortak akıl üretemedi. Dünya, ortak akıl ile hareket edememenin sorunlarını yaşıyor.

İkinci dünya savaşından sonra, savaş yorgunu ülkeler, uluslararası ortak akıl üretmek üzere, Birleşmiş Milletleri kurdu. Bu kurum, pek çok konuda olumlu kararlar aldı ve fakat kararlarının uygulanmasına, beş daimi ülke sürekli mani oldular.

Birleşmiş Milletler Şartına göre ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin'in Birleşmiş Milletler kararını veto etme hakkı var. Bu ülkelerden birisi kararı veto ettiği takdir de, Birleşmiş Milletlerin aldığı karar uygulanamıyor.

Beş ülke, kendi ve çıkar ortağı ülkeler aleyhine alınan kararları veto etmesi, sistemi çıkmaza sokuyor.

Beş ülkenin ayırıcı özelliği ekonomik değil. İkinci dünya savaşı galiplerinden oluşuyor. Hâlbuki ekonomi tayin edici faktördür.

Japonya ekonomide, Fransa, İngiltere ve Rusya’nın toplamından daha çok katma değer yaratıyor ve fakat Birleşmiş Milletlerde sözü geçmiyor. Almanya ve Japonya’nın 2. dünya savaşını kaybetmelerinin ardından 75 yıl geçti. 100 yıl geçse de fazla bir şey değişeceğe benzemiyor.

Ortak aklın üretilmesindeki, siyasi egemenliğin ağır basması, insanlığın yararına kararlar alınmasına mani oluyor. Savaş galibi 5 egemen ülkenin (ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere) silah üretip satıyor olması da insanlık için temel sorun olarak ortada duruyor.

Dünya uluslararası ortak akıl üretemediği ve uygulamaya koyamadığı takdirde, insanlığın sonunun beklenenden daha erken geleceğinden şüphe edilmiyor.