Polis cinayetlerinin oranı o ülkenin gelişmişlik düzeyinin göstergesidir. Görevini aşarak silah kullanan polislerin cezalandırılmasındaki isabette o ülkenin demokrasisinin göstergesidir.

    Ülkeyi yönetenler, demokrasinin henüz gelişmediği ülkelerde yönetme zafiyetleri gösterdikleri zaman ülkenin en duyarlı olan kesimleri çeşitli eylemlerle ülkeyi yönetenleri uyarırlar. Fakat Bu uyarıları doğru algılayamayan yöneticiler polisiye önlemlerle yönetimlerini sürdürmeye çalışırlar. Kısacası toplumu kamplara bölmeye çabalarlar.
    Ülkemizde 1959 yılında Demokrat Parti yönetimine karşı Üniversite öğrencilerinin başlattıkları ilk öğrenci eylemlerini dönemin iktidarı atlı polislerle önlemeye çalıştı. Bu dönemde Atilla ilhan’ın şiirlerinde sözünü ettiği 28 Nisan 1959 olaylarında İstanbul Üniversitesi öğrencisi Turan Emeksiz polis kurşunu ile öldürüldü.1960 ihtilalından sonra İstanbul Polislerinden Bumin Yamanoğlu ve arkadaşları Yassı adada yargılamış ve ağır cezalara çarptırılmıştır.

    Bugün kü çevik kuvvetin ilk oluşumu 1960 sonrası toplum polisi olarak kurulmuştur. Toplumsal olayları önlemek için kurulan bu kolluk kuvvetleri Dünya’nın her ülkesinde vardır. Ülkelerin demokratik yapıları oranında polis güç kullanır.

    Ülkemizde her geçen gün polisin orantısız güç kullanma oranı giderek artmaktadır. Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde bu kadar insan ölümü ülkemizin ne kadar kötü yönetildiğini göstermektedir. Ve de iktidarın çürümüşlüğünü.

    Önce polisi tanımak gerektiğini düşünüyorum. Ülkemiz üniversitelerinden birini bir şekilde bitirmiş fakat bir türlü atanamamış veya lise mezunu gençler çoğunluğu kerhen polisliği seçen seçildikten sonra yeterli sosyal ve hukuksal eğitimi alamamış, atandıkları yerde uzun ve ağır çalışma koşulları içinde bunalan genç insanlar topluluğudur. Özelikle son bir yıldır, polislerin büyük çoğunluğu gaz bombası atan silahları bile bilerek veya bilmeden yanlış kullanmaktadırlar. Bu nedenle onlarca insan kör oldu. Onlarca insan öldü. Polisler arasında intihar vakalarının artması da, polisler arasında sosyal ve psikolojik sorunların varlığını işaret etmektedir.

    Geri kalmış ülkelerde devlet kutsaldır. Her şey devletin varlığını sürdürmesi içindir. Ülkede demokrasi ve insan hakları bilinci geliştikçe devletin, halkın refahı ve güvenliği için gerekli olduğu anlaşılır. Bu bilinç gelişince de polisin görevi vatandaşı bertaraf etmek değil, yasalarla belirlenen görevini yerine getirirken orantısız güç kullanmaktan kaçınmaktır.

    Polis ülkeyi yöneten hükümetin değil devletin polisi olmalıdır. Bunun olabilmesi içinde polis olacak kişilerin daha kapsamlı bir eğitimden geçmeleri gerekmektedir. Polis yetiştiren kurumlara öğrenciler üniversite seçme sınavı kapsamında alınmalıdır. Mutlaka polislerinde çalışma koşulları iyileştirilmelidir.

    Ülkemiz, giderek gereksiz yere ayrıştırılmaya çalışılıyor. Maalesef polisimizde her geçen gün halkın antipatisini üzerinde toplamaktadır. Özellikle iyi eğitim almış polis şeflerinin bu gerçekleri görerek genç polisleri doğru yönlendirmeleri ve çürük elmaları ayıklamaları gelecek günler için iyi olacaktır.

    1950’den bu güne onlarca hükümet geldi-geçti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerinde duruyor. Devletin kurumları da yerinde duruyor. Gereksiz yere orantısız güç kullanarak polisin ve devletin saygınlığına gölge düşürmeye hiç kimsenin hakkının olmadığını düşünüyorum.

    1990’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerde kullanılan polislerin bugünkü durumları görev başındaki genç polislere örnek olmalı.

    Birde olaya insani pencereden bakalım. Bir polisin yanlış kullandığı gaz silahından çıkanla bir vatandaş bırakın ölmesini kör oldu. Bu polis ömür boyu bu töhmetle nasıl yaşar ve de nasıl görev yapar. Çocuklarının yüzüne nasıl bakar.

    Tabii bunları ben bir eğitimci penceresinden yazıyorum.