Kıymetli kardeşlerim:peygamber (s.a.v) efendimiz bir hadislerinde, “Dua, müminin silahıdır, dinin direğidir, göklerin ve yerin nurudur.”

Dua kelimesi, sözlükte “çağırmak, istemek, yardım talep etmek” anlamına gelmektedir.

Ayrıca Allah’a sunulacak talepleri içeren metinlere de dua denir.

Dinî bir terim olarak ise dua, Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesi, sevgi ve ta’zîm duyguları içinde lütuf ve yardımını dilemesidir.

Başka bir deyişle kulun bütün benliğiyle yüce

yaratana yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması ve yüce ya içini dökmesi derdini meramını ifade etmesidir.

Yüce Rabbimiz Allahü Teala tarafından hediye edilen, bizleri huzura erdiren; zorluklar karşısında direncimizi artıran; ümitlerimizi ve geleceğe dair ideallerimizi diri tutan büyük bir nimet vardır. Bu nimetin adı "dua"dır. Dua, Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği bir rahmet ve bereket kapısıdır. Dua, Allah'a iman ve teslimiyetimizin, kulluk bilincimizin bir ifadesidir. Bizleri bir an olsun terk etmeyen, yalnız bırakmayan bir Rabbimiz olduğu şuurunun tezahürüdür. Hz. Ali'den (r.a.) gelen rivayete göre Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s.a.v). şöyle buyurdu:
"Dua, müminin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin nurudur." (Hakim, Müstedrek, I/492) Bizler dua ederken neye muhtaç olduğumuzu, aynı zamanda güçsüz bir varlık olduğumuzu sığınacak bir Rabbimizin olduğunu ve sınırlarımızı, maddi ve manevi imkanlarımızı fark ederiz.
Haddimizin ve takatimizin, yaratılış gayemizin, sorumluluklarımızın farkında olduğumuzu dile getiririz.
"Resülüm! De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?" (Furkan, 25/77) ayetinde belirtildiği gibi Rabbimizin katında duamızla daima değer buluruz.
Dua, kulluğumuzun Allah'a arzıdır.
Dualarımızla Allah'ın emrine ve kararına razı olduğumuzu dile getiririz.
Esasen bütün ibadetlerimiz, O'nun rızasını murat ederek yakarmaktır.
Biliriz ki; bütün ibadetlere ruh ve anlam katan duadır. İbadet, yani kul olma bilinci, duayla tamamlanır. Bu yüzdendir ki; Peygamberimiz (s.a.v.), "Dua, ibadetin özüdür" buyurmuştur.
Dua, hem bir davettir, hem de davete icabettir.
Rabbimiz "Bana dua edin ki, duanıza icabet edeyim" (Mü'min, 40/60) buyurarak bizleri duaya davet etmektedir. "Bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm" (Bakara, 2/186.) ayetiyle de duamıza icabet edeceğini müjdelemektedir.
Yeter ki bizler, bu bilinç içerisinde Rabbimize dua edelim.
O'nun rızasını, yardımını, bereketini, affını isteyelim. Akıl ve kalp duaya durmadan dilin duası fayda etmez.
Nitekim Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Allah'a (cc) kabul edileceğine gerçekten inanarak dua ediniz. Biliniz ki Allah (cc), ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez." (Tirmizi, Deavat, 65.) Dua da imandan kaynaklanan bir silahtır. Her şeyden önce, kendisinin en gizli hatırlarını, kalbinin en içten yakarışlarını, aklının en ince çırpıntılarını gören; sessiz feryatlarını, sesli haykırışları gibi duyan, her an ilim ve kudretiyle yanında hazır ve nazır olan bir Allah'a iman etmek öyle bir silahtır ki, alt edemeyeceği düşmanı yoktur.
Hz. Yunus'u (a.s.) balığın karnından kurtaran, Hz. Eyyub'u (a.s) en ıstıraplı hastalığın pençesinden kurtaran silah duadır.
Yerli yerinde, zamanında, ihtiyaç anında, samimi olarak istimal edilen dua silahının hedefini şaşırması diye bir şey söz konusu değildir.
Yeter ki dua acelelik ve ümitsizlik virüsüne bulaştırılmasın.

Kıymetli dostlarım; Allah’a havale edilenlerden değil, Allah’a emanet edilen kullardan olursunuz inşallah..

Yüce Allah bu mübarek ramazan ayı içerisinde iftarı beklerken yaptığımız tüm dualarımızı ve ibadetlerimizi iftar anında kabul eylesin . Amin.

İlahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ