Taliban hükümetine bağlı İyiliği Emretme ve Kötülükten Men Etme Bakanlığınca getirilen yeni talimatlar kapsamında, mağaza vitrinlerinde cansız kadın manken başlarının sergilenmesi yasaklandı.

Yönetmenliğini Sedigh Barmak'ın yaptığı ve Marina Golbaheri'nin oynadığı "Osama" adlı filmi unutmam mümkün değil. Afganistan'da Taliban rejiminde kadınlar, evden dışarı çıktıklarında yanlarında mutlaka bir erkek yakınının bulunması koşulu zorunludur. Erkek bir akrabası olmayan kadınlar, evde açlıktan ölseler bile dışarı çıkmaları yasaktır. Eşini ve kardeşini savaşta yitiren kadın işsizdir ve 12 yaşındaki kızı vardır. Yaşamını sürdürebilmek için tek çare kızını erkek kılığına sokmaktır. Öte yandan Taliban askerleri tarafından yakalanmaları halinde canlarından olma söz konusudur.

Gerçek bir yaşamdan alınan filmde henüz oyun çağında olan fakat yaşayabilmek için erkek kılığına giren küçük bir kızın bacak aralarından sızan kan, erkek kılığında yakalanması, cezalandırılması çok eşli yaşlı bir erkekle evlendirilmesi, sönen yaşamlar, çekilen acılar etkili bir dram havası içinde beyaz perdeye yansıtılmıştı.

Daha önce de bu film hakkında yazdığım yazıda:

"Taliban önce ılımlı gibi zaten inanamayacağımız bir görüntü vermek istese de kısa sürede gerçek yüzünü göstermeye başladı ve bunların devamı da gelecektir." diye düşünmüştüm.

Şimdi Taliban hükümetine bağlı İyiliği Emretme ve Kötülükten Men etme Bakanlığı'nca getirilen yeni talimatlar kapsamında, mağaza vitrinlerinde cansız kadın manken başlarının sergilenmesi yasaklandı. Yeni kararla birlikte mağaza vitrinlerindeki cansız kadın mankenlerinin başları örtülmek zorunda olacak, ya da baş kısmı mankenlerden ayrılacak. Gerekçe olarak "cansız mankenler üzerinde kadın simasının görülmesinin 'şeriata uygun olmaması' ileri sürülmüştür.

Ağustos ayında Taliban'ın Kabil'i ele geçirmesinden sonra ilk fark edilen değişikliklerden biri, başkentteki mağazaların reklam afişlerinden kadın yüzlerinin silinmesi ya da karalanması olmuştu.

Kadın cansız manken başlarına getirilen yasak, taksi sürücülerine kadınları erkek bir refakatçileri olmadan 70 kilometreden uzağa götürmelerine yönelik yasaktan hemen sonra geldi.

Taliban hükümetinin kontrolünde olan devlet kanallarında kadınlarla birlikte yayın yapılmasına da yasak getirilmişti.

Taliban daha önce de Afganistan'ın Bamiyan bölgesinde 53 ve 36 metre yüksekliğindeki Buda heykellerini top ve tüfekle yıktıklarını açıklarken, Pakistan kaynaklı Afgan Haber Servisi heykellerin dibine patlayıcılar yerleştirerek heykellerin parçalandığını açıklamıştır. Gazne, Kabil ve Nangarhar kentlerinde ise onlarca taş ve tahta heykeli yok etmişlerdi.

Anımsarsanız IŞİD militanları da Palmira Antik Kenti'ni ele geçirdikten sonra, antik kente zarar vermeyeceklerinin sözünü vermişlerdi ama International Business Tiime'in haberine göre MS. 1. Yüzyıla tarihlenen El Lat Aslanı heykelini yok etmişlerdi. Görüldüğü gibi al birini vur öbürüne. Çünkü zihniyetleri aynı. Kadın Bakanlığı iken İyiliği Emretme ve Kötülükten Men etme Bakanlığına dönüştürülen binanın kapısına da Arapça ve Farsça olarak, "Dua, Rehberlik ve Faziletin Teşviki ile Ahlaksızlığın Önlenmesi Bakanlığı" yazısı da asıldı.

Taliban, 1996-2001 yılları arasında kızların okula gitmesine izin vermemiş ve kadınların çalışmasını ve eğitim almasını da yasaklamıştı. Bu süre içerisinde "İyiliği Emredip Kötülüğü Men Etme Bakanlığı" örgütün 'ahlak polisi' olarak görev yaparak, katı kıyafet kuralları ile halka açık infazlar ve kırbaçlamaları da kapsayan bir 'şeriat sistemi' uygulamıştı.

Bu uygulamalar içinde kadınların çalışması, 10 yaşından büyük kız çocuklarının ve kadınların okula gitmesi, vücutlarının hiçbir yeri görünmeyecek şekilde burka giymek zorunda oldukları, bir erkekle konuştuğu anlaşılan kadınların taşlama cezasına çarptırılması, hırsızların ellerinin kesilmesi, erkeklerin sakallarını kesmesi halinde hapse atılması, namaz surelerini bilmeyenlerin kırbaçlanması aykırı görüşte olanların idam edilmeleri de vardı.

Müzik dinlemek, televizyon izlemek yasaklandı. Farklı fikirdeki insanlar ve farklı dini azınlıklara yönelik cezalar da baş keserek öldürmeye kadar katılaştı. Sünni Müslümanlara ait olmayan ibadet yerleri yerle bir edildi.

Biz de bir Cehaletle Mücadele Derneği var. Osmanlıda 1600'lü yıllarda Hızır Peygamberin sağ olup olmadığı tartışılırken, Avrupa'da ilk jeneratörün ve buharlı makinanın yapıldığını, 1700'lü yıllarda Hz. Peygamberin anne ve babasının mümin kabul edilip edilemeyeceği tartışılırken, Avrupa'da ilk elektrik bataryasının yapıldığını yazmışlar. Devamında da birçok bilgi var; Osmanlıda çay ve tütünün haram olup olmadığı tartışılırken 1816 yılında kalp ve akciğer dinleme cihazının bulunduğu ve bizde ezanı güzel sesle okumanın gerekli olup olmadığı tartışılırken Avrupalının Londra'da ilk yer altı trenini (metro) 1863 yılında yaptığı gibi.

Yazı şöyle sonuçlanıyor: Yani Osmanlıyı her şeyden önce, ama her şeyden önce Felsefeden ve Bilimden uzak olmak, Tasavvuf ve Tarikatlara Saplanmak yıktı.

Gel de Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Cumhuriyetin kazanımlarını bir kez daha saygıyla anma.

Taliban ve benzeri görüşte olanlara duyurulur