İktisat teorileri kötümserlik üzerine kurulmuştur. İktisatçılar iyi şeyler söylemez. Bu nedenle ekonomiye meşum (kötü) bilim denilir. İktisatçıyım ama kötümserlik benim ruhuma uymuyor.
Doğum ile başlayan büyüme süreci belli bir maksimuma çıkıyor. Sonra biyolojik olarak yaşlanma dönemi başlıyor. Yaşlandığını gören insan, doğaya küsüyor. Farkına varmadan her şeye kötü gözle bakıyor.
Halbuki toplumsal hayat sürekli, pozitif yönde gelişiyor.
Bundan, iki yüz yıl önceyi düşünün;
İnsan ömrü ortalama 40 yılı aşamıyordu. Bu gün en azından 70 yılı yakaladık. Mikrobu bilmiyorduk. Üstesinden geldik. Elektriği bilmiyorduk. Yaşamın bir parçası oldu. Evlerde su akıyor. Kaloriferli evlere ne demeli. Ekmek bulmak mesele idi, şimdi kapıya geliyor.
Değişmeyen tek şey insanın doğası. Az ile yetinmiyor. Tüketimini, başkasına bakarak tayin ediyor. Daha mutlu yaşamak yerine, ihtirasının kölesi oluyor. İnsan ruhu halen kötü. Kendi yararı için başkasına zarar vermeden çekinmiyor. Üretime az katılmak ve fakat çok pay istiyor. Hakkına razı olmuyor.
Çocukluğumdan bilirim, Ulubey pazarında esnaf, bazı kişilerin tereyağını satın almazdı. Annemin tereyağını daha yolda kaparlardı. Anama nedenini sorardım, oğlum onlar patates katıyor derdi. Değişen bir şey olmadı. İnsan halen sahtekar.
İnsana ait kötü huylara bakarak, Sn. Ihsan Kırca arkadaşım gelecek hakkında oldukça kötümser notlar yazmış. Ben ise iyimserim. Zira,tereyağı hikayemden biliyorum. İnsanları bir kere kandırabilirsiniz. Doğruluk sonunda kazanıyor.
Doğaya küsmek ve her şeyi yermek yerine, iyi tarafına bakmak lazım. Evet insan ve insanlık giderek çürüyor. Bize düşen görev ise çürümeyi önlemekten geçiyor. Zira doğa kendini "doğum" ile yeniliyor. Doğum ile gelen her kuşak, bir öncekinden daha yetenekli ve akıllı oluyor.
İnsan aklı ve toplumsal akıl sürekli ilerliyor. İnsanlar aradıkları cenneti, bu dünyada gerçekleştirebilir. Gençleri, muhteşem bir gelecek bekliyor.