Tarihi gerçekler doğanın sürekli sömürülemediğini gösteriyor. Ormanlık arazileri katleden milletlerin, yaşadıkları yöreleri çöle dönüştürdükleri ve terk etmek zorunda kaldıklarına dair yüzlerce belge var.
1970 li yılların İstanbul'un da, Kofana diye bir balık vardı. Kayboldu. Lüferin irisine kofana deniliyor. Şimdilerde sarıkanata, Lüfer diyoruz. Sömürülen deniz yüzünden balık kayboluyor.
Fındık kurdunun verdiği zararı önlemek için, ilaç kullandık. Kuşları katlettik. Kuşlar dal kurdunun artmasını önlüyordu. Şimdi, dal kurdu denen zararlı böcek yüzünden fındık bahçeleri kuruyor.
Sanayileşme, beraberinde çevre kirliliği getirdi. Karbon dioksit seviyesi sürekli artıyor. Artan karbondioksit, dünyanın ısısını yükselteceği anlaşıldı. Kutuplardaki buzlar eriyor. Sahillerde yaşayanları zor günler bekliyor.
İnsanı sömürmek de sürekli olamaz.
Kölelerine iyi bakamayan antik dönem ağaları önemli bir sonucun farkına vardılar. Tarımsal üretimde verim sürekli düşüyordu. Kölelere sıcak dam, giysi ve düzgün yemek vermek zorunda kaldılar.
Kendini yeniden üretecek seviyede ücret alamayan sanayi işçisinin verimi de düşüyordu. İşçisine yüksek ücret veren patronlar daha çok kar ettiklerini sonunda anladılar.
Toplum için de aynı kural geçerli.
Tarihte en büyük sömürüyü İngilizler Hindular üzerinde gerçekleştirdi. Tuz tekeli kurdular. Turşu kuramayan Hindistan Halkı açlıktan öldü. Üretim hızla düştü. Ülke sömürülecek derecede katma değer yaratamadı. Sonunda, İngilizler Hindistan'ı terk etmek zorunda kaldılar.
Gelişmiş sanayi toplumları, bir üst seviyede olmanın ticaret hadleri ve sermaye piyasaları kanalından kendilerine avantaj sağladığını biliyordu. Ancak, bu gidişin işleyebilmesi için gerideki toplumların katma değer yaratması şartı vardı. Zira, gelişmiş ileri sanayi toplumları, az gelişmiş ülkelere mal satmadan yaşayamıyor. Bu nedenle, geri kalmış toplumların ilerlemesine yardımcı olmak durumunda kaldılar.
En bariz misal para ve sermaye piyasasında yaşanıyor.Dolar basan bankerler "doları borç vererek" kredi alan ülkeleri sömürüyor. Bu sömürü düzenine norm getirdiler. Zira, ekonomik büyümenin yarattığı katma değerden daha fazlasını, faiz olarak aldıkları taktirde, sömürdükleri ülke, geri kalıyor. Geride sömürecek bir şey kalmıyor. Bu nedenle, kalkınmaları için fırsat tanıyorlar. Ulusal hasılalarındaki büyüme oranından daha fazlasına tamah etmiyorlar.
Doğa, insan ve toplum sürekli sömürülmüyor.