Eskiden, THY bu kadar gelişmiş değildi. Amerika’ya, Frankfurt ya da Amsterdam üzerinden gidilirdi. Yol uzun. Vakit geçirmek için, yanındaki ile konuşmak gerekiyor. Yanımdaki yabancı, Türk olduğumu anladığı zaman, sessizlik başlıyor. Boş yer bulursa, yanımdan uzaklaşıyordu.

Bir seferinde yanıma, papaz giysili bir adam oturdu. Kırık Almancası ile konuşmaya başladı. Ben de konuşmalarını, Almanca ya (evet) diyerek onaylıyorum. Hoşuna gitti beni Alman zan ediyor. Hz. İsa' dan başladı, propaganda yapıyor. Anlatıp duruyor. Sıra Türklere geldi.

''Türkler Yecüc-Mecüc dür'' diyerek söze başladı. ''İki büyük medeniyetimizi yıktılar'' dedi. ''Hangileri'' diye sordum. '' Batı Roma ve Bizans '' diye cevapladı. ''Tanrının kırbacı Attila olmasaydı, Batı Roma yaşıyor olacaktı. Fatih Sultan Mehmet, Bizans’ı yok etti'' diyerek ah çekiyordu.

''Orta Asya’dan gelen cahil çobanlar, medeniyetimizin üzerine kabus gibi çöktüler'' deyince, bozuldum. Türk olduğumu anladı. Hostesi çağırdı. ''Boş yer var mı'' diye sordu. Kalkıp gitti.

Kansas'da, Arap bir bakkal vardı. Arada bir gider, beyaz peynir ve zeytin alırdım. Arap bakkal, Türk olduğumu fark etti. Bana karşı davranışları aniden değişti. Nedenini sordum.

''Bak arkadaşım burası Amerika. Ayrımcılık suçtur. Fakat, ben arabım ve Türkleri sevmem'' dedi.

''İkimiz de Müslümanız, neden sevmiyorsun'' diye sordum.

''Bağdatı yağmaladınız. Bağdat Kütüphanesindeki kitapaları yaktınız. Bir kısmını Fırat Nehrin attınız. Canlı bırakmayacak şekilde, herkesi katlettiniz. Fırat Nehri günlerce kan ve mürekkep aktı. İslam Devletini ve Medeniyetimizi yok ettiniz'' dedi.

Belli ki, 1258 tarihindeki Hülagü Hanın Bağdat Fethini anlatıyor.

Söze karıştım. ''Katliamı yapanların Moğol olduğunu'' söyledim. Bana ters-ters baktı. ''Askerin yüzde 99'u Türk idi'' deyince, daha fazla ısrar etmedim.

Şu bir gerçek ki, sadece Batı değil, Araplar da Türkleri sevmiyor.