1789 Fransız devrimi ile Avrupa'da bilgi-inanç çatışması çözüldü. Rönesans ve reform hareketlerinin önünde baraj gibi duran Katolik Kilisesi bedelini çok pahalı ödedi. Giyotin ile kafası kesilenlerin yüzde 90'ı Katolik Din Adamları idi.


Tarihin her döneminde din insanları etkilemiştir. Ekonomik ve siyasi amaçlar ile kullanılmasının önü alınamamıştır. En son örneği Feto yapılanmasıdır. Örgütün görünen yüzü İslam Dinine dayanıyordu. Gerçek yüzünde ise devleti ele geçirmek ve haksız para kazanmak olduğu anlaşıldı.


Şimdi, Feto'dan boşalan devlet kadrolarının, din görünümlü başka bir tarikat üyeleri ile doldurulduğu söyleniyor.


Devlette görevler, liyakat ve kariyer sistemine göre verilmek zorunda. Ancak, din siyasete alet edildiği zaman, liyakat ve kariyer sistemi işlemiyor. Günümüzde öne geçmek ve devlette makam kapmak isteyenler dini akaidi şov malzemesine dönüştürdüler.


Dar pantolonlu ve fakat baş örtülü kadınlar lüks ciplere biniyor. Şalvarlı ve sakallı kesim her koşulda dindarlığını öne çıkarıyor. Türkiye'de işini kolay gördürmenin yolu, dindar görünmekten geçiyor.


Çengelköy Balıkçısının önündeyim. Sakallı, şalvarlı, takkeli bir kişi esnaftan para topluyordu. Adama ters, ters baktım "utanmıyor musun para toplamaya" dedim. Çekti gitti. Esnafa "niye para veriyorsunuz" diye sordum. Esnafın "Abi bunlar tarikat, başımız devlet ile derde girer" cevabı beni derinden etkiledi.


Devleti arkasına alan üç kağıtçı din tacirleri, din ve korku satarak para kazanmaya başladığı zaman, felaketin ayak sesleri duyuluyor. Toplumu bilgi-inanç çatışması bekliyor.